II

2.2K 333 430
                                    

okul gereksiz bir yerdi.

okula gitmeyi sevmiyordum, içinde sevdiğim kimse yoktu. eğitim sisteminede anlam veremiyordum. elinde siyah bir kalem var ama gökkuşağı yarat. evet, meb'in bizden istediği tam olarak buydu.

ayaklarım eve geri dönmek için yalvarıyordu ama onları dinlemedim ve sınıfa girip sırama oturdum. dersin başlamasına on beş dakika vardı, bir kaç rüya görebilirdim. kafamı sıraya koyup gözlerimi kapattım.

yanımdaki hareketlilikle rüyalar aleminden sıyrıldım. bu sınıfa geldiğimden beri tek başıma oturuyordum, acaba hangi dangalak uykumu bölmüştü. yanımdaki kişiye baktığımda gözlerim kocaman açıldı. dangalak dediğim için pişman olmuştum. nar çiçekli kız buradaydı. hâlâ rüyada mıydım acaba? ama o rüya olamayacak kadar güzeldi.

"merhaba, okula yeni geldim. yanın boş diye oturdum hemen, uykunu böldüğüm için üzgünüm." utangaç bakışları gözlerimi buldu.

hayatıma yeni bir sayfa açacağım derken bizim okula gelmekten mi bahsediyordu, hemde benim olduğum sınıfa, dahası benim oturduğum sıraya. tanrım, bu kadarı da şov yani.

şaşkınlığımı üzerimden atıp onu ilk defa görüyormuş gibi davrandım, önceden gördüğümü bilmesine gerek yoktu. "sorun değil. zaten ders başlayacaktı şimdi."

hoca sesimi duymuş gibi sınıfa girdi, gözleri hemen yanımdaki kızı buldu. "yeni öğrencimiz var, tanıt bakalım kendini."

"adım Dua. Konya'dan geldim, babam üsteğmen ve görev yerini değiştirdiği için İzmit'e taşınmak zorunda kaldım."

"hoşgeldin Dua, buraya çabuk uyum sağlayacağını düşünüyorum. babanla konuşmuştuk. şimdi derse geçelim, arkadaşlar önünüze dönün."

hoca ders anlatmaya başlamıştı ama benim kafam başka yerdeydi. Dua... ne güzel isimdi.

tanrım, sessiz yakarışlarımı işitip bana gerçek bir dua mı göndermiştin?

redamancy | kısa hikâye Where stories live. Discover now