V

1.3K 275 300
                                    

"Viran!"

"hoşgeldin Dua."

elimdeki boya fırçasını gazetenin üstüne bıraktım. annemin ısrarıyla evin bahçesinin duvarlarını boyuyordum. ama çiçek kızım gelmişti, duvarlar bekleyebilirdi. üzerinde kırmızı puantiyeli dizinin biraz altında biten bir elbise vardı, yine çok güzeldi.

"hoşbuldum, müsait misin?"

"müsaitim, biraz dinlenmiş olurum. gel yanıma, ne oldu?"

"yeni bir şarkı keşfettim, birlikte dinleyelim istedim." elindeki paketleri salladı. "ve çokoprens yiyeceğiz."

yorgunlukla çardağın altındaki koltukların birine bıraktım bedenimi. Dua da yanıma gelmişti. elindeki paketlerin birini bana uzatıp telefonundan şarkıyı açtı.

adımda yılların sınırsız adımları.
niyetimde her gün aynı yer buluşmaları.

çokoprensten henüz bir ısırık almıştım ki Dua'nın boş paketi masanın üstüne bıraktığını gördüm, bisküvinin hepsini ağzına tıkmıştı. deliydi, çokoprens görünce kendinden geçiyordu.

sürüyle beyaz gül, bi bak bu kırmızı.
sesimde kırgınım...sesimle sargılı...

Dua'nın kırmızı puantiyeli elbisesine baktım, ışıl ışıl gözlerine, kiraz rengi dudaklarına... sonra da bahçedeki kırmızı çiçeklere baktım. çiçekleri kıskandırırdı güzelliği.

"intihar şarkısı gibi değil mi?"

söylediği tuhaftı. "farklı bir tınısı var ama hiç bu şekilde düşünmemiştim."

"Viran, intihar etseydim ne yapardın?"

afallamıştım. bu nasıl bir soruydu böyle? çiçek kızım ve intihar, yan yana gelmemeliydi bu kelimeler. yüzüne baktığımda hâlâ benden bir cevap bekliyordu. sağ bileğini tutup dudaklarıma götürdüm, tam nabzının üstüne ufak bir buse kondurdum.

"kestiğin bileklerinden öperim."

"öpersen, ölemem."

"ölürsen, öpemem."

tebessüm ettin Dua, âh senin intihar eden insanın ayağının altındaki tabureyi iter gibi boşluğa düşüren tebessümün.

redamancy | kısa hikâye Where stories live. Discover now