•18. Bölüm•

75 5 0
                                    


  Eve girdiğimde kızların bakışları üzerimde gezinmişti. Biraz sohbet ettikten sonra odama çıktım. Fırsattan istifade Naz'da peşimden gelmişti. Ondan beklenmeyecek bir sabırla üstümü değiştirmemi beklemişti. 

"Hadi anlat, ne oldu?"

"Ne olsun işte konuştuk. Mert sana deli divane aşıkmış, geçen gün kuyumcunun önünden geçmişler demiş ben Naz'a bir yüzük alıp gidip evlenme teklifi edeceğim. Böyle bir güzelliği, tatlılığı, zekiliği, manyaklığı başka kimse de bulamam. Evlenmezse de kaçırırım demiş. Bende dedim ki olur. Bizim kızın çeyizi hazır."  büyük bir ciddiyetle söylediklerim yüzüme yastık yemem ile son bulmuştu.

"Puşt musun kızım sen? Bir dahakine kürekle girerim ağzına! Mantık sınırları içerisinde anlat işte ne konuştuğunuzu! Sen gelene kadar dokuz doğurdum burada ben!" kıkırdayarak onun bu sinirli halinin keyfini sürdüm.

"Tamam tamam, kıyamam ben sana. Sen büyüdün de kalbini başkalarına mı kaptırdın?" benim eğlenen suratıma karşılık Naz'ın suratı mahkeme duvarı gibiydi.

"Şimdi düzgünce ne konuştuğunuzu anlatıyor musun, yoksa gidip Ateş'e senin onu çok sevdiğini ama cesaret edemediğin mi söyleyeyim?" tehdidi ile tek kaşı havaya kalkmıştı.

Yapmayacağını bunu biliyordum ama blöfünü yemiş gibi yaparak yatakta yanına oturdum.

"Tamam tamam, geçen gece 'Neden bunu yaptın? Hayatımı mahvettin. Neden bir parçam seni affetmek istiyor.' falan demişsin. Ee çocukta haklı olarak eski sevgilin hakkında konuşuyorsun sanmış. Bu yüzdenmiş bütün gün biraz mesafeli olması." 

"Of, of, yine kendi başıma bela açmışım desene. Bu kadar mı batırmışım peki?" evet anlamında başımı salladım.

"Rana'nın, Begüm'ün burada olduğundan haberi var mı?" bu da benim başımda ki başka bir dertti.

Begüm'ün benim arkadaşlık ilişkimi mahvetmek dışında bir de annesi Rana'nın Selim ile aralarını açmıştı bir dönem. Bana yapılan çok önemli değildi ama her insan gibi benim de kırmızı çizgim ailemdi ve benim kanımdan birisinin canı yakılırsa o canı almak için elimden geleni yapardım. Rana'nın mevzusunda beni durduran yine Rana olmuştu ama bende ne olur ne olmaz diye ufak bir mesaj iletmiştim elbette.

Begüm ile ise en önce o mesafe koymuştu aramıza. Ben ise her şeye rağmen onunla yaşadığımız onca anıyı çöpe atmamak için hala onun ile aynı ortamdaydım. Tabii bir de annesi yüzünden kaybettiği arkadaşlarını bana anlatırken gözlerinde görmüştüm o saf duyguları. Aynı şeyleri tekrar yaşatmak vicdanıma ağır gelmişti. Bu yüzden sadece Naz biliyordu gerçekleri.

Bu yüzdendi benim içimde ki savaşlar. Vicdanım dayanamaz iken benliğim kapı dışarı etmemi söylüyordu. En nihayetinde içimde ki bu savaşı vicdanım kazanmış, savaş zayiatı olarak ise zaten ince bir ip üzerinde duran ve sonunda da yerle bir olmuş bir güven bırakmıştı.

"Sence haberi olsa eve gelir miydi? Şansımıza geçen gün Nehir ile yürümeye çıkmıştı da karşılaşmamışlardı."

"Sen cidden saf salak bir şeysin." aniden gelen bu tepki ile ne diyeceğimi bilemedim. Durumumu anlayan Naz sinir ile söze girdi.

"Onun ve o cadı annesinin onca yaptığına rağmen vicdanın hala onu aklamak için sebep arıyor. Onu hala daha korumaya çalışıyorsun. Neden ulan neden?" sesini fazla yükseltmeden büyük bir sinirle söylemişti.

"Naz yapamam. Benim onunla güldüğüm, ağladığım, sustuğum, eğlendiğim o kadar çok anı var ki.. hepsini çöpe atamam bir anda."

"Ama o hiç acımadan attı. Sen kapıyı istediği zaman girebilsin diye araya elini koydun ama o sertçe kapattı. Olan sana oldu. Arada sıkışan elinin acısına rağmen çekemedin o eli. Ya bana ihtiyacı olursa diye! Kızım, çok güzel bir kalbin var ama bu onu hak etmiyor."

YAKAMOZWhere stories live. Discover now