•48. Bölüm•

61 4 2
                                    




Toplantı salonundan çıkıp doğruca odama ilerledim. Masaya geçtiğimde boynumu kütletip odama Franco'yu çağırdım.

Önümde düğmesini ilikleyen adama gelmesini işaret ettim.

"Franco biliyorsun ki yarın büyük bir teslimat olacak. Bizzat başında senin olmanı istiyorum."

"Sen nasıl istersen ama sen?"

"Sıkıntı olmaz. Yarın bütün gün evde olacağım, Mat de yarın akşam Türkiye'ye gidecek ben de mekanlardan birine geçerim. Sen yanına birkaç kişiyi al şimdi yola çıkın."

"Peki. Başka bir isteğin?"

"Yok. Dikkatli gidin, dikkatli halledin ve gelin. Hiçbir kayıp istemiyorum, ne mal ne de can."

"Tamamdır. Çıkıyorum ben."

"Tamam." Franco odadan çıktıktan sonra bende maillerimi kontrol edip şirketten çıktım.

Eve gelip üstümü değiştirdikten sonra Matteo da geldi. Gelir gelmez direkt banyoya girmesi ile kaşlarım çatıldı. Arkasından girdiğimde neden olduğunu anladım. Ceketini ve gömleğini çıkartıp çöpe atışını kapının pervazına yaslanarak izledim. Kanı kurumuş ellerini lavaboya götürüp suyla yıkayışını izledim. Bakışlarımız aynada buluşunca yanına gittim.

"Atraksiyonlu bir gündü galiba."

"Biraz öyleydi." Ona uzattığım havlu ile ellerini kurulayıp belime sarıldı.

"Sen ne yaptın bugün?"

"Toplantılar, toplantılar, toplantılar.. Senden biraz önce geldim."

"Yarın gelmeyecek misin benimle Türkiye'ye?"

"Hayır. Cidden istemiyorum."

"Sen nasıl istersen." dudağıma kondurduğu kısa ve sık öpücüklere daha fazla dayanamadım ve boynundan kendime çekip uzunca öptüm.

_*_

Sabah erkenden uyanıp Mat ile birlikte spor yapıp ardından kahve içtik. Birkaç işini halledeceğini söyleyerek evden çıktı. Bende gireceğim yeni ihale için alt kattaki çalışma odasına geçtim.

Çalışma odasının bir duvarı boydan boya camdı ve bahçeye açılıyordu. Birkaç saat çalıştıktan sonra kendime kahve yapıp tekrar çalışma odasına geldim. Adriana'nın bebeği ile Matteo bu gece Türkiye'ye gideceklerdi ve bu yüzden de bebek bugün bir dadı ile birlikte bizim evdeydi.

Kulağıma dolan ve bir türlü bitmek bilmeyen ağlama sesi ile sinirle bahçeye çıktım. Dadı kucağında bebeği sallıyordu ama bebek inat etmiş ve durulmuyordu.

"Aynı Adriana."

Yanlarına gittiğimde sinir ile konuştum.

"Bayan Lauren eğer işinizi bilmiyorsanız gidin lütfen. Bebeğin ağlamaktan ciğerleri şişti."

"Özür dilerim Bayan Russo ancak ne yaptıysam susturamadım. Yemeğini yedi, altı temiz, gazını çıkardım, uykusu da yok."

"Neden susmuyor o zaman bu bebek."

"Bilmiyorum Bayan Russo."

"Ver."

"Efendim?"

"Bebeği ver diyorum."

Küçük bedeni kollarımın arasına girince o minik kalbinin atışını hissetmek bana bambaşka hissettirdi. Sanki.. Sanki bir mucizeymiş gibi..

Kucağımda biraz salladıktan sonra bebek bir anda sustu. Bayan Lauren da en az benim kadar şaşkındı ancak ben belli etmemek için tüm çabamı sarf ediyordum.

YAKAMOZWhere stories live. Discover now