kızıl yangın

918 133 17
                                    

Bir ateş vardı karşısında. Cayır cayır yanan, baharın sıcaklığına aldırmayan bir ateş.
Yüreğindeki sıkıntıdan daha çok canını sıkan bir ateş.

Dakikalardır oturdukları şöminenin başında Taeil nerdeyse sönmek üzere olan ateşi izlerken Johnny kırmızı gözleri izlemekten alamıyordu kendini.
Onun yangını karşısındaki kırmızı gözlerdi.

Taeil'in buraya neden geldiğini bilmiyordu. Haftalardır onu doğru dürüst göremiyordu. Hâlâ olanları hatırlayamadığı için kendini suçlarken tam uykunun kollarında duyduğu sesle gerçekliğe dönmüştü.
Kırmızı saçları her zamankinden dağınık öylece kapının pervazıyla oynayan Taeil, inanın onun için hayalden çok daha öteydi.

Şimdi dakikalardır yaptıkları gibi öylece minderlere oturmuşlar bekliyorlardı. Neyi ya da kimi beklediklerini bilmiyordu. Onu delicesine özlemişti. Bu içindeki deli heyecanı belki açıklardı.
Rahatsızca yerinde kıpırdadığında Taeil'i düşüncelerinden çıkarmayı başaramamıştı. Konuşmak istiyordu. Neden burda olduğunu sormak istiyordu. Ama karşısındaki manzarayı bozmaya kıyamadı. Hem Taeil hazır hissettiğinde konuşurdu değil mi?
"Ben vazgeçmeyeceğim abi. Sende vazgeçme." Dudaklarından mırıldanırcasına çıkan sözden sonra gözleri kor halindeki ateşten ayrılmış hemen yanı başında oturan uzun çocuğa dönmüştü.
Simsiyah saçları anlına dökülürken, uyku akan gözleri şişken gülümsedi.
Kolay mıydı bu kadar içindeki hisleri kabullenebilmek? Haechan bunu nasıl başarabilmişti?
Düşünceleri boğazında koca bir yumru olurken terleyen ellerini yavaşça geceliklerine sildi. Gecenin bir vakti yanan ateşin aydınlattığı kadarıyla onu izliyordu. Soluğu kesiliyor canı yanıyordu. Taeil bu hissi hiç sevmemişti.
Johnny ondan çekmediği bakışlarıyla hala gözlerinin ta içine bakarken derin bir nefes verdi aralık dudakları arasından.
"Bana yaşattıklarından nefret ediyorum." Gözleri kucağındaki ellerine düştüğünde karşısındaki çocuğa bakmadı. Neredeydi güçlü Sir Taeil?
Johnny duyduklarıyla olduğu yerde kalırken nefes almaya çalıştı. Bu belkide beklemediği bir şeydi. Ya da duymak istemediği.
"Bir anda gelipte her şeyi alt üst etmenden hepimizi zor durumda bırakmanızdan nefret ediyorum." Deli gibi koşmuşçasına hızlı atan kalbi yemediği tekmeyi yerken gözlerini sımsıkı kapattı.
Bunları söylemek için mi gelmişti gecenin bir vakti?
"İçimdeki tarifsiz acının sebebi olmandan nefret ediyorum." Konuştuklarının aksine sesindeki yumuşak ton her an uzun çocuğu çıldırtacak gibiydi. Söyleyebileceği bir şey yoktu. Haklılardı.
"Ben sana yalan söyledim." Dolu gözlerini karşısındaki çocuğa çıkardığında kesilen nefesi yüzünden gözleri doldu. Başı dönüyordu sanki. Evreni ayaklarının altından kayıyordu. Elini azıcık uzatsa tutardı ufak ellerini. Başını azıcık eğse alırdı saçlarının güzel kokusunu. Ama aralarındaki mesafe Johnny her koştuğunda açıldı. Ona yaklaştıkça aralarındaki mesafe uzadı. İlk başta gözlerindeki yaşı seçebiliyordu ancak şimdi silüeti bile zar zor belli oluyordu. Taeil'i ne sıra onu bu kadar uzaklaştırmıştı kendinden.
"Beni öpmedin. Bu benden uzak durman için bir yalandı." Taeil'in kırmızı gözleriyle gözlerinin buluşmasının ardından Johnny kırılan bedenin parçaları duyulacak diye ödü koptu. Haftalardır kendi kendini yiyip bitirirken, günlerini kendine rezil etmişken, içinde bulunduğu aptal buhrandan dolayı Mark'la bile görüşmek istemezken şu an bulunduğu bu duruma sadece gülmek istedi. Öyle de yaptı. Dudaklarından kaçan hissiz gülüşle beraber üzerindeki sorgulayıcı bakışa aldırmadı.
Bu kötü bir şey miydi yoksa iyi bir şey miydi emin olamadı. Taeil'i öpmüş olmaması kötüydü. Ancak bunu hatırlamıyor olsaydı sahiden bu daha kötü olurdu.
Sahte gülümsemesini durdururken nihayet konuşmaya karar vermişti.
"Üzgünüm benden bu kadar nefret etmene sebep olduğum için." Taeil başını hafifçe sallarken oturduğu minderden kalktı.
"Sadece bunun için üzgün olmamalısın." Aralarındaki mesafe zaten azken ağır yaklaşma çabaları ikisininde göğsünün hızla inip kalkmasına sebep oluyordu. Johnny donmuş gibiydi. Hatta o an hızlanan solukları terleyen avuçları olmasa öldüğünü düşünürdü.
"Bana bir şey söylemiştin Johnny." Üzerinde durduğu dizlerinin bağı çözülecek gibi olurken başını hafifçe siyah saçlı çocuğun yüzüne eğmişti. Pişman olur muydu bundan emin değildi. Yine de deneyecekti. Kaybedecek hiçbir şeyi yoktu sonuçta.
"Bana aşık olmayı öğretecektin." Sesindeki kırıklığı bastırmak istercesine dudaklarını karşısındaki dudakların üzerine bıraktığında derince nefeslendi. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Bir kelebek gibi karşısındaki dudakların üzerine bıraktığı dudaklardan sonra ellerini yavaşça yüzüne çıkardı.
Yüzünden fazla uzaklaşmadan parmaklarını şişmiş gözlerin üzerinde gezdirdiğinde Johnny'nin titrek nefesi içinde bir fırtına başlattı. Daha fazla üzerinde duramadığı dizleri yüzünden oturdu hızla. Bu hissi sevmemişti. İyi değildi. Kontrolü kaybetmekten nefret ederdi.
"Eğer bizden vazgeçmezsen..." Johnny şaşkın bakışlarını düşen çocuğa sabitlediğinde hala ne yapacağını bilmez gözüküyordu. Bunu beklemiyordu. Az önce onun kalbini kıran üzerinde tepinen Taeil'in tekrar yaralarını sarmasını beklemiyordu.
"...sana aşkı her şeyimle öğretirim. Yeterki bana bir şans ver beni görmezden gelme." Karşısındaki çocuğun hala yüzünde gezinen parmaklarından cesaret aldığında bu sefer üzerine eğilen oydu. Titreyen ellerini beline sabitleyen sanki gitmesinden korkarcasına sıkı sıkıya tutan o olmuştu.
"Vazgeçmeyeceğim." Haechan'ın söylediklerine mi yoksa Johnny'ye mi cevap verdiğinden emin değildi. Bildiği tek şey şu an burda olmaktan rahatsızlık duymuyordu.
Geldiğinden beri sanki birinin duymasından çekinircesine fısıltıyla konuştukları dudakları birbirleriyle buluşmuştu. Bu sefer bir önceki gibi ufak bir öpücük değildi. Taeil kaybetmekten korktuğu kontrolü kaybetmişti. Ama bundan az önceki kadar şikayetçi değildi. Kapattığı gözlerinin ardında ne olduğunu hâlâ anlamamışken titreyen bedeninin yıkılmaması için kollarını boynuna doladı. İlk kez öpüştüğü kişinin onu darmadağın eden Johnny olması iyi bir şey miydi bunu sonra düşünecekti. Şu an düşünebildiği tek şey dudaklarının üzerinde ustalıkla oyalanan Johnny'ydi. Ve parmak uçlarına kadar uyuşmuş kendisi.
Soluksuzluktan patlayacak yüreği onu zor durumda bırakırken ıslak bir sesle ayrılan dudaklarından sonra darmadağınık duran karşısındaki çocuğu izlemeye devam etti. Çekik koyu gözleri zaten karanlık olan odadada dahada kaybolmasını sağlıyordu. İnanılmaz çekici yüzünü tamda şu an fark etmek onu şaşırtıyordu. Johnny'ye sahiden şimdiye kadar hiç bu gözle bakmamıştı.
Kolları hala geniş omuzlara tutunurken gülümsedi istemsizce. Kendi öpüşü yüzünden parlayan dudakların üzerinde kendi kaybetmişçesine parmakları gezinmeye başladığında titrek bir nefes verdi.
Bu his kötü değildi. Alışabilirdi belkide çoktan alışmıştı.
"Bana bir söz ver Taeil." Ne sıra kucağına oturduğunu bilmediği kızıl gönül yarasına bakıyordu şimdi. Normale dönen soluklarının ardından ikiside öylece bekliyordu.
Daha önce defalarca kez öpüşmüş olan Johnny bile hiç bu kadar mahvolduğunu hatırlamıyordu. Elleri hala ilk günden beri dokunmak için yanıp tutuştuğu incecik beldeydi.
"Ne olursa olsun, ne öğrenirsen öğren seni gerçekten sevdiğimi sakın unutma olur mu?" Gözlerine bakarken titreyen gözleri görünce şöminedeki yangının yüreğine sıçradığını zannetti. Elleri sıkı sıkıya tutmuyor olsa karşısındaki yangınını, titrerdi. Avuçları acıyordu, teni yanıyordu. Nefesleri o kadar yakınındaydı ki ruhu çekildi.
"Unutmam." Unutmam diyebildi başını boynuna gömerken sadece. Haechan olmasa farkına varamayabilirdi olması gereken yerin burası olduğunun. Gitmeden önce sadece siyah saçlara daldırdı ellerini. Daha yeni farkına varıyor olduğu şeylere özlem duyması saçmaydı.
Birkaç dakika öylece oturduktan sonra Taeil'in başının üzerine başını yaslamış Johnny'nin sesi bozdu geceyi.
"Sana öğreteceğim demiştim ya." Johnny hemen boynunda yatan Taeil'in kulaklarının yakınına eğilip konuştuğunda ensesindeki saçların diken diken olmasını umursamadı. Taeil siyah saçlı gencin sıcaklığında kendini kaybetmiş nerdeyse uyukluyordu.
Daha önce hiç bu kadar uykuya özlem duyduğunu hatırlamıyordu.
Dudaklarından kısık bir hımlama döküldüğünde bedenin etrafına sarılan kolların arasında daha da kayboldu.
Ne söyleyeceğini bilmiyordu sadece bekliyordu. Derin sesin onu ele geçirmesini üzerinde hakimiyet kurmasını bekliyordu. Taeil kontrolü kaybedeli çok oluyordu.
"Sen zaten öğrenmişsin."

Aranyhid • markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin