81- Kadının Adamı

2.6K 165 102
                                    

Adı gibi çok nazlı olan Minikşeme...

Adın çok nazlı, çok güzel anlamına geliyormuş. Onu bunu bilmem Şehnaz. Senin anlamın Minikşe. Bedeninin anlamı, ruhunun anlamı, gamzelerinin anlamı Minikşe. Seni gördüğüm ilk gece en doğru tespiti yapmışım, değil mi?

Aldık kağıdı kalemi elimize. Bakalım neler saçmalayacağız? Şahsen bugüne kadar mantıklı bir adam olduğumu düşünürdüm ama yanımda oturmuşsun, büyük bir dikkatle kağıda bir şeyler karalarken aklımı pek kullanabileceğimi sanmıyorum. Aklımı başımdan alıyorsun.

Ne yapacağım ben seninle? Bunu bile sorduğumda antika antika cevaplar veriyorsun. Beni bile kendine benzettin. Yağız bugünlerde çok saçmaladığımı söylüyor. Senin yüzünden!

Yağmur yağacak gibi. Kağıtlarımız ıslanırsa sen bunu bile kendine dert edinirsin Minikşe. Bir dakika... Geçen hastane bahçesinde otururken sürekli yağmurdan bahsetmiştin. Yine takıldığın bir konu çıktı. Biz seninle hiç ıslanmadık değil mi? Islanmak derken sırılsıklam bir şekilde aşık olarak ıslanmaktan bahsediyorum. Ah, dur. Seninle ablanın evinin önünde yağmurun önünde ıslanmıştık. Ama tartışarak. Daha doğrusu susarak. Bu bizim ilk yağmur deneyimimiz mi oldu şimdi? Hayır. Biz ilk yağmur damlalarını başka yerde yemiştik. Bana efsane bir lafın vardı. Hatırlıyor musun?

Çiçek olsam sende solmak isterim...

Sen solma diye yağmur inceden inceye başlamıştı. Unutmam Şehnaz. Seninle ilgili hiçbir şeyi unutmam. Tek bir sözünü, bana kurduğun binlerce kelimenden birini dahi unutmam. Şaşkınlığın, mutluluğun, çaresizliğin... Her ne duygun varsa hepsi önce kalbimde, sonra aklımda.

Tartıştığımız o gün çok ıslandığım için bana tişört vermiştin. Sonra sorgulayıp durmuştun tişörtüm nerede tişörtüm nerede diye. Acaba gerçekten nerede Şehnaz Hanım? Bak şimdi ben de merak ettim.

Ama böyle olmaz ki. Ben burada yazı yazıyorum, kendimi anlatmaya çalışıyorum. Sen ise kendi kağıdına kaşlarını çatmışsın, omuz silkiyorsun. O omzunu ısırmayayım da ne yapayım şimdi? Gözlerin taramalıya tutuşmuş gibi ha bire kırpışıyor. Yapma Minikşe. Burada ciddi bir iş yapıyoruz. Aklımı başımdan çekip almanın ne lüzumu vardı şimdi?

Biraz arkadaşımız olan bebekten konuşmak istiyorum. Müjdeyi bana Berat'ın yetiştirdiğini söylüyorsun. Evet, bana haber veren Berat'tı. Ama ne şekilde öğrendiğimi bilmiyorsun. O gün ablanın evine Rıza gelmişti. Bak ablanın evi diyorum. Senin evin değil. Senin evin, benim içinde bulunduğum her evdir. Bunu unutma. Neyse. Rıza yürüdüğünü göstermek için sürpriz yapmak istedi ve sana uğradığında ben de oradaydım. Dışarıda. Uzaktan evi gözlediğim günlerden bir tanesiydi. Rıza'nın orada olduğumdan haberi yoktu. Bana, sana geleceğini söylemişti.

Arabanın içinde köfte ekmeğimi yerken bir baktım ki Rıza'nın kolları arasında evden çıkıyorsun. Baygın. Bir süre öylece kaldım. Elime telefonu alıp Rıza'yı aramadım, direkt peşinize takıldım. Tabii yediğim lokmalar da boğazıma tek tek dizildi. Berat'ın çalıştığı hastaneye getirildiğinde kendimi sakinleştirip frenledim. Senden uzak durma numaramı batırmak istemedim. Bu yüzden Berat'ı arayıp senin sonuçlarına bakmasını istedim. Seninle bizzat onun ilgilenmesini istedim. Alanı olmasa da yanından ayrılmamasını tembihledim. Meğerse alanıymış Minikşe. Arkadaşımız Bebek :)

Berat'ı aradım. Bana yazılan bilimsel şeyleri tek tek okudu. Burnunun kanamasının bir nedenini bulamamıştı. Diğer doktor arkadaşları da sonuçtan bir şey çıkaramadı. Lakin sonuçtan çıkarılabilecek tek bir şey vardı. O da Berat'ın alanına giren şey...

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin