A • 14

1.3K 94 43
                                    

"Arzu ne durumdayız?"

"Kameralar kapalı ama en geç beş dakika içerisinde giderirler arızayı Sıraç. Koridor temiz, çıkın. Arabayı çekiyoruz."

Taylan'ı kollarından sürükleyerek koridora çıkardı. Önüne geçip yangın merdivenlerinin kapısını ittim.

"Buradan sonrasını kendi insin şerefsiz." diyerek merdivenlerin başına bıraktığı adama bir tekme savurdu. Tam korkuyla bağıracaktım ki eli dudaklarımı kapattı. "Bir şey yok. Sakin ol. Ölmedi henüz."

Aşağı inip yangın çıkışındaki kapıdan adamı arabaya verdikten sonra yukarı çıkmaya başladık. "Kameraların açılmasına son bir dakika Efsun, koş!"

Topuklu ayakkabıları çıkarıp elime aldım ve dik merdivenleri tırmanmaya başladım. Alel acele odaya girdikten sonra kapıyı kapadı. "Toparlan, çıkalım buradan."

"Bir gece kalacağız dedim resepsiyona, ne diyeceğiz?"

"Kocamın acil işi çıktı şehir dışına gidiyoruz de Efsun! Ne dersen de, çıkalım şuradan!"

Kocam.

Cevap vermeden etrafa saçılan bir kaç şeyi topladım. Lavaboda zehiri de alıp çantama attıktan sonra elime eldiven geçirip ortalığı bir bezle sildim.

Eldivenleri çıkarıp çöpe atacaktım ki son anda kafam çalıştı ve çantama attım. Camın kenarında durmuş öylece beni izliyordu. "Bitti çıkalım hadi."

Beline koyduğu silahı kontrol etti. "Çakı hâlâ üzerine mi?"

Elimi çoraba atıp yokladım. "Evet. Neden?"

Camdan dışarıya çevirdi bakışlarını. "Onu kullanmak zorunda kalabilirsin."

Yanına geçip ben de aşağı baktım. Polisler içeri giriyordu. "Bu kadar kısa sürede duyulması ve buraya gelmeleri imkansız Âsım, kaldı ki bir polis bıçaklayamam. Hatta ben hiç kimseyi bıçaklayamam. Hadi, çıkalım artık."

Resepsiyona indiğimizde dediği gibi söyledim ve oradan ayrılıp bizi bekleyen araca geçtik.

"Kardeşim, burası neresi böyle?"

"Bu itin mezarı."

"Ona ne yapacaksın?" dedim şaşkınlıkla.

"Öldüreceğim."

"Öl-Öldürecekmiş Arzu?"

"Biz çıkalım Efsun, gel." Koluma girip beni depodan uzaklaştırdı.

Çok değil on dakika kadar sonra iki el ateş sesi yükseldi. İçeri girmek istesem de Arzu bırakmadı.

Âsım içeriden elini kolunu sallaya sallaya çıkıp arabasına bindi. "Erdem! Depoyu yak."

"Ne!" Hiçbirimize bakmadan basıp gitti. "Yakmayacaksın. Yakmazsın dimi?"

"İçerde bir ceset var Efsun."

Oradan kaçtım. Olabildiğince hızla oradan uzaklaşıp caddede bir taksi çevirdim ve evime geçtim.

Ben tüm bunları yaşamak için fazla sıradandım halbu ki.

Kitabını okuyan, kahvesini içen öylesine biriydim. İçine bulaştığım şeyler son zamanlarda vicdanımın en ağır yüküydü.

Bu sefer taksiden cadde başında inmeyi unutup kapıya kadar gelmiştim.

"Kız Efsun! Nerden buluyon anam sen bu paraları? Fıldır fıldır geziyon taksilerlen!"

"Çalışıyorum."

"Valla nasıl bir işse artık bu, ayaklarını kesti yerden."

"Ayaklarımı yerden kesecek parayı kazanabilmek için yıllarımı verip okudum zaten, izninizle."

"Dur kız dur! Nesibe Teyze'nin torunu Cihat vardı ya."

"O kim ya?"

"Kız sus duymasınlar." diyerek kolumu cimcikledi. Sinirle çektim kolumu. "O işte sana talip çıktı. Otuz yaşında evi arabası her şeyi var. Görüşcen mi guzum? Görüş görüş, bak arkadaşların çoluğa çocuğa karıştı sen babanın evinde saçını mı ağartıcan?"

"Beni bu kadar çok düşünmeyin olur mu?" Sesimi yükseltip bizi dinleyen diğerlerine doğru bağırdım. "Benim hayatımı bu kadar düşünmeyin! Hayatımda hiçbir vasfa sahip değilsiniz fakat kendinizi baş danışmanım sanıyorsunuz, sanmayın! Şimdi iyi günler."

Devam edip kapıya geldim. Bahçeden gireceğim sırada koluma dolanan elin sahibine döndüm.

"Benim. Vaktin varsa biraz konuşalım mı?"

Başımı sallayıp içeri buyur ettim. Bahçedeki masaya karşılıklı geçip oturduk.

"Özünde sana nasihat vermeye geldim."

"Gülsüm Anne aynı konuysa-"

"Konu aynı ama diyeceklerim farklı. Beni bilirsin onlar gibi kimsenin işine karışmam. Ben sana nacizane bir kaç tavsiyede bulunup gideceğim."

Bu mahallede en sevdiğim, ikinci annem dediğim kadındı. Zamanında annem çalışmak zorunda olduğu için biz Gülsüm Anne'nin elinde büyümüş gibiydik.

"Tabii ki pamuğum seni her zaman dinlerim." diyerek elini kavradım.

"Bilirim, bilirim. Sana onlar gibi el alemin oğlundan bahsetmeye gelmedim ama kızım şu da bir gerçek ki insan bir yaştan sonra kendini ait hissedecek bir yer istiyor. Bir kadın olarak, hanımı olacağı bir yuva arayışına giriyor. Hiç sanmıyorum senin bu evde annenle babanla güllük gülistanlık yaşayabildiğini. Yaşayamazsın da zaten, sen artık bir evin sahibesi, hanımı olabilecek konumdasın. Gönlün ister ki artık kapısını kapatınca kafanı dinleyebileceğin bir çatın olsun. İstemez mi hiç?"

"İster tabii, hem ben zaten istemiyor değilim ki. Sadece onların aracı oldukları kişileri istemiyorum."

"Gönlünde biri mi var kızım? Amansız sevdaya mı düştün, de bana?"

Gülümsedim. Sol gözümden düşen yaş ince bir yol çizdi çehremde.

"Gönlümü vermek istedim, almadı Gülsüm Anne."

"Abla! Çok fena bir şey yakaladım hemen Arzu'yu ara!"

Telefonumu uzattım. "Al ara İnci tadım tuzum yok, kimseyle muhtap olmak istemiyorum."

Beni umursamayıp aradı. Biraz bekledikten sonra hoparlörü açtı. "Efendim Efsun?"

"Arzu Abla benim, İnci. Sana bir şey diyeceğim."

"De tabii tatlım."

"Kameraları ne zaman imha ettin?"

"Efsun adamı bayılttıktan sonra. Neden ki?"

"Başımız belâda." Yattığım yerden doğrulup yüzüne baktım. "Başımız büyük belâda."

"Niye?" dedim şaşkınca.

"Onu nerden çıkardın İnci?"

"Otele bugün godoman takımdan beş adam girdi ve uzun süre resepsiyonu işgal edip sonrasında kamera odasına geçtiler. Ve o kayıtlarda Taylan'ın en son Efsun'ların odasına giriş görüntüleri var."

Bölüm Sonu.

Seviliyorsunuz

Deniz B.

ASİSTAN [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin