11. Bölüm

16.9K 1.2K 277
                                    

Büyümek için kaç kere kalbimizin kırılması gerekiyordu?

Ya da şöyle sormak gerekir;

Ardımızda bıraktığımız yaşlarla mı yoksa acılarla mı olgunlaşırdık? Büyüdüğümüzü nasıl anlayabilirdik?

Hayatın tüm yıkıcı darbelerinden sonra ayağa kalktığımız an 'nasılsın' sorusuna verdiğimiz 'yaşıyoruz işte' gibi bir şeydi 'büyüdük' lafı.

Acı çektik, yıkıldık, ağladık, güldük ama büyüdük...

Çiya severek büyümüştü.

Ana kucağında anasını, babasının güven dolu kollarında babasını, ağabeylerini, kız kardeşini hatta Cemile Hanım'ı, yengelerini...

Sonra bir gün Dağhan'a tutulmuştu küçük kalbi.

Huysuz, suratsız, neredeyse hiç konuşmayan,aksi bir adamı sevmişti.

Çünkü tüm o huysuzluğuna, aksiliğine rağmen Dağhan'ın içini görmüştü o kısacık anda. Belki saçmaydı ama o bile ihtimal vermezdi ilk defa gördüğü adama bu denli tutulacağına.

Dudaklarına acı bir tebessüm gelip konduğunda zihni bir an geçmişe gitmişti. Dağhan'ı gördükten sonra ki o tuhaf, sancılı ama heyecan verici günlere savrulup gitmişti.

Bir Yıl Önce...

Davul ve zurnanın ahenkli bir şekilde doldurduğu sokağı arşınlarken adımları telaşlı, nefesleri sıktı. Bir an önce düğünün olduğu yere ulaşmak istiyordu. Zaten koşar adım gittiği taşlı yolda biraz daha hızlanarak nihayet gürültünün kaynağı olan konağa varabilmişti.

Açık kapıdan girmeden önce bedenini kapının dışında tutarak başını eğmiş, konağın fazla kalabalık olmayan avlusuna bakmıştı. Mavileri ışıl ışıl etrafı turlarken aradığı kişinin olmamasıyla hem garip bir şekilde rahatlamış hem de onun olmamasına üzülmüştü. Rahatlamıştı çünkü koşturmaktan dağılan saçlarını toparlamak için zaman kazanmıştı.

Elleriyle hızlı bir şekilde saçlarını düzeltmeye çalışırken üstüne giydiği elbiseye göz attı. Çok göze batmayan ama şıklığını koruyan dantel detaylı zümrüt yeşili elbise giymişti.

Düğüne ilk gelenlerden olmak için oldukça acele etmiş, uykusunu bile alamamıştı. Öyle ki kız kardeşi Dilçem o buraya gelirken yeni kalkmıştı.

Sokağı kontrol ederek kenarda duran müstakil evin arkasına doğru yürüdü hem saklanacak hem de düğün konağını izleyebilirdi. Perjin Hanım geldikten sonra konağa girmesi daha doğru olurdu. Eh, düğüne ilk giden oymuş gibi görünmemeliydi değil mi? Açıkçası kimin düğünü olduğunu da bilmiyordu. Sadece her şeyden haberi oluyor diye Beyza ile arkadaş olmuştu bin bir uğraşla. Ondan akşam haberi almış sabahta koşa koşa buraya gelmişti.

Düğünlere ilk önce o geldiği için Cemile Hanım yine terslenecekti ama onu beklerse sevdiği adamı kaçırırdı.

İçinden kahkahalar atarak heyecanlı bir bekleyişe girmişti. Ne zamana kadar küçük bir evin bahçe duvarının arkasında beklediğini bilmiyordu ama dizleri uyuşmaya başlamıştı. Gelini evinden konağa getirildiğini gördüğünde derin bir nefes aldı. Az kalmıştı birazdan gelirlerdi.

Sancılı bir bekleyişin ardından nihayet artık aşina olduğu siyah renkteki arabayı gördüğünde saklandığı duvar köşesine iyice sindi. Hemen arkasından da sevdiğinin büyük arabasını görmüştü, yüreği kuşun kanatları misali çırpınırken derince yutkundu. Aldığı nefes ciğerlerine sığmazken tüm dikkati büyük arabadaydı.

ZEVAHİR (Çirkin Ağa) ASKIYA ALINDI!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin