Bölüm 10

417 33 11
                                    

               Bazen bende her şeyden kaçıp gitmek istiyorum ya da uzun süreliğine yatağımdan çıkmamak. O yorganın içinden çıkmazsam kimseyi görmem. Kimseye hesap vermek ya da yaptıklarımın sorumluluklarını almak zorunda olmam. Chanyeol ile aramızda iki haftadır günaydın dan başka bir kelime geçmemişti. Söylediği gibi benden uzak duruyordu, bense yaptıklarımın bedelini ödüyordum. Mutsuzdum, hiçbir şeye isteğim kalmamış ve her gece bir saat aklımın bana yaptığı işkenceyle uyumaya çalışıyordum. Yalan değildi, ona karşı hissettiklerim her zaman çok farklıydı. Onu sevmek acıtıcı değil ama güvensizdi. Jongin'i sevmek ise tanıdıktı, alışkanlık gibiydi. Onu her gün görür ve ne kadar yakışıklı olduğunu fark ederdim. Canımı acıtmaz, beni zorlamaz ve isteklerimi hep dinlerdi. Chanyeol ise volkan gibiydi. Patlayıp sizi yok edebilir, sonsuza kadar sönükte kalabilir. Ama her zaman o riski hissedersiniz yanınızda.

Chanyeol ile arama giren mesafe Jongin ile de girmişti. Ne ben Jongin'le yalnız zaman geçiriyordum ne de o bunun için bana yaklaşıyordu. Sevgili olmadan önceki zamanlarımıza dönmüş gibiydik. Sorunsa bundan rahatsızlık duymamamdı. Yaptıklarımdan pişmanlık duyuyordum. Chanyeol'un da pek mutlu gözüktüğünü söyleyemem. Evde birbirimizi görüyor ve yokmuşuz gibi davranıyorduk. Ama yüzündeki o keyifsizliği fark edebilmiştim. O da yakın arkadaşına yaptığı hatanın bedelini ödüyordu benim gibi.

Ders arası başladıktan bir süre daha sıramda öylece oturup düşüncelerimde boğulmaya devam ettim. Neticede bunu hakketmiştim. Şuan ben neden mutsuzum yakarışlarında bulunamıyordum. Tek kelimeyle hakketmiştim bu mutsuzluğu. Jimin'in dersin ortalarında başladığı uykusunu bölmek istememiş tek başına kantine inmiştim. Sürekli yediğim keklerden iki tane alıp sınıfa geri dönmeye karar vermiştim ki köşede gördüğüm chen ve Jongin ile yanlarına gitmeye karar verdim. Yakınlaşmamla bana doğru sırtı dönük kişinin Chanyeol olduğunu fark etmiş ama duraklamamıştım. Ondan kaçmayı denemiştim, unutmayı denemiştim ve işe yaramadıklarını aynı hatayı üç kere yaparak kendime kanıtlamıştım. Tam Chanyeol'un arkasında durmuş selam verecektim ki Jongin'in sözleriyle durakladım.

"Saçmalama be oğlum bağımlısı olacak kadar salak değiliz"

Chanyeol'un saniyeler içinde verdiği tepkiyle hangi bağımlılıktan bahsettiklerini anladım. Şeker yada oyun bağımlılığı değildi maalesef.

"Bence düşündüğünden daha salaksın" Chanyeol masayı sertçe ittirerek sandalyesinden kalktı. Arkasına döndüğünde beni görmüş ama hiç duraklamadı, omuzuma hafifçe çarpıp geçti.

Chanyeol'un uzaklaşmasıyla Chen Jongin'in omzuna vurup o da yerinden kalktı.

"Tam boş boğazlısın Jongin"

Jongin'in yüzüne mutsuz bir somurtma yayıldı. Bense öylece yerimde durdum ve ne diyeceğimi düşündüm. Chanyeol bağımlılığından konuşmayı hiç sevmezdi. O zamanları hatırlatan hiçbir şeyden hoşlanmazdı. Jongin'in kendi pişmanlığını tek başına yaşamasına izin verip geldiğim yoldan sınıfa geri döndüm. Pişmanlık ve mutsuzluk ruhuma çökmeye başlamıştı. Kendimden başkasına üzülemeyecek gibi hissediyordum.

Okul'un bitişine kadar sıramdan kalkmamış, kendimi kendi içimde hapse sokmuştum. Eve Jongin bırakacağından Chanyeol ile yaşamayacağım yolculuk beni rahatlatmıştı. Zaten çıkışta park yerinde olmayan arabasından onun da benimle eve gitmekten hazzetmeyeceğini anlamıştım.

Jongin'in can sıkıntısı yüzünden kolayca anlaşılıyordu, eskiden olsa onu gülümsetmeye çalışırdım. Ama şuan kendim bile gülmüyorken bir başkasını güldürmek pek mümkün durmuyordu. Yolculuk oldukça sessiz geçmişti.

"Yarında özel dersin var mı?" amacım sadece şu rahatsız sessizliği bozmaktı.

"Bilmiyorum" cevabı ilgisiz ve baştan savmaydı. Jongin de kendi mutsuzluğu bana yansıtarak moralimin iyice bozulmasını sağlıyordu.

"Farkındayım moralin bozuk ama bana da böyle umursamaz davranma"

"Umursamaz değilim" evin önüne gelmiştik, Jongin yavaşça arabayı kenara çekti. İnmem gerekiyordu ama Jonginle aramızdaki iletişim kopukluğu sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Jongin bana hiçbir zaman ilgisiz davranmazdı.

"Neden böyle davranıyorsun o zaman?" Jongin'e taraf döndürdüm vücudumu.

"Sen neden böylesin peki Baekhyun? Aramızda umursamaz davranan sensin. Sorunlarımız yok gibi davranman olmadıkları gerçeğini değiştirmiyor" sesindeki ciddiyet gerilmeme neden olmuştu.

"Ne?"

Jongin küçük bir kahkaha attı.

"Daha sorunumuzun ne olduğunun bile farkında değilsin değil mi? Ama başka her şeyin farkındasın" tam ağzımı açmış bir şeyler söyleyecektim ki Jongin beni durdurdu. Gerçi ne diyecektim ki? Son zamanlarda ne ona ilgi vermiş ne de ilişkimizi düşünmüştüm. Tek düşündüğüm Chanyeol ve yaptıklarıydı.

"Ortada bir sevgililikten başka her türlü ilişki var Baekhyun. Hayır deme bana, çünkü doğru. Seni üzmek istemiyorum ama bende mutlu hissetmiyorum"

Jongine doğru olan vücudumu ters yöne doğru çevirdim. Konuşmanın nereye gittiği açık ve belliydi. Bu bir ayrılık konuşmasıydı. Kalbimin üstüne bir ağırlık oturmaya başlamış ve bu ağırlık gözyaşlarıma neden olmuştu. Ağlamaya başlamam an meselesiydi. Mutsuzdum, o da mutsuzdu ama ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Mutlu olmak istediğime bile emin değildim. Acı çekmek istiyor gibiydim. Yaptıklarımın bedelini ödeyip, vicdanımı rahatlatmak istiyordum. Jongin den ayrılmaksa ödemek istemediğim bir bedeldi.

"Mutsuzsun" ağzımdan sadece bunu çıkarabildim. Ayrılmak demek Jongin'in gitmesi demek. Ayrılmak demek yalnızlık demek.

"Baekhyun..."

"Tamam bitsin. Uzatmaya değecek bir şey yok artık ortada sanırım" dolan gözlerimi Jongin'den saklayarak arabadan indim.

Arkama bakmadan eve doğru hızla yürüdüm. Pes etmiştim. Her şeyden vazgeçmiş ve yıkıktım. Kendi kendimi yıkmış, yaralamıştım. Sadece yatağıma girip acımı hissetmeyene kadar yaşamak istiyorum. 

Overdose(Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin