Kısım İki | Bölüm Dokuz

73 5 0
                                    

Çiçikov hayır işleriyle hiç ilgili değildi. Çerçöpten nasıl para kazanıldığı çekiyordu onun ilgisini. Ne var ki öfkesi tepesine sıçrayan Kostanjoglo kimseye söz fırsatı tanımadan konuşuyor da konuşuyordu:

— Bir başka Don Kişot'luğu da eğitim alanında görüyoruz. Adam tutup okul açıyor. İyi, güzel! Bir insanın okuma yazma bilmesinden daha güzel ne olabilir, değil mi? Fakat sonuç ne oluyor? Okul yaptırılan köyün köylüleri bana gelip, "Nedir bu başımıza gelen beyim!" diyorlar. "Çocuklarımız hepten elimizden kayıp gitti! Hiçbir işin ucundan tutmuyor, bize hiç yardım etmiyorlar. Hepsinin tek istediği kâtip olmak, oysa tek bir kâtibe ihtiyaç var!" İşte aklıevvellerin okullarının verdiği sonuç: Köye de yaramayan, kente de yaramayan insanlar yetiştirmek!

Çiçikov'un da umurunda değildi okul falan, ama bu kez de Platonov konuyu sürdürdü:

— Canım şimdi kâtibi kim ne yapsın!.. Belki daha sonranın işi onlar!.. Şimdilik, gelecek kuşaklar için çalışmak gerek!

— Kardeş, hiç değilse sen böyle konuşma! Hiç değilse senden akıllıca bir şeyler duyalım! Ne gelecek kuşakları yahu? Herkes kendini Büyük Petro sanıyor! Sen önce dön bir kendine bak, gelecek kuşakları sonra düşünürsün! Sen köylüye iş ver, aş ver, eli para görsün, varlığı artsın ve biraz boş zamanı kalsın, bak o zaman senin eline sopayı alıp "Oku!" demene gerek kalmadan, kendiliğinden nasıl okuyor! Şimdi olaya bir de şu açıdan bakın... –Kostanjoglo burada, söyleyeceklerini daha bir can kulağıyla dinlemesi için Çiçikov'a rampa etti, parmağını onun frakının iliğine soktu:– Şimdi, köylün var, değil mi? Ne yapman gerekir? Onun o köylü yaşamını kanatların altına alman, koruman gerekir! Köylü nasıl var olur? Yani köylünün uğraşı nedir? Ekmek, biçmek, yediğimiz ekmeği üretmek, değil mi? O halde yapılacak şey, onun toprağı iyi süren, iyi eken, iyi biçen biri olmasını sağlamaktır. Bu yeterince açık değil mi? Ama bazı aklıevveller çıkıyor ve "Köylüyü içinde bulunduğu bu durumdan çıkarmak gerek," diyorlar. "Köylünün hali hal değil... çok kaba, ilkel bir yaşam sürüyor; köylünün güzel, şık şeylerle tanışmasını sağlamak gerek," diyorlar. Oysa o güzel, şık dedikleri şeyler kendilerini insanlıktan çıkarıp, bir paçavraya çevirmiş, bundan haberleri yok! Bana bu takımdan on sekiz yaşında bir delikanlı gösterin ki binbir hastalıkla boğuşmamış olsun, ağzında dişleri tam olsun! Şimdi aynı şeyleri köylülere de bulaştırmak istiyorlar! Tanrıya şükürler olsun ki maymun iştahıyla böylesi heveslere kapılmamış sağlıklı bir sınıf var toplumumuzda! Bunun için gerçekten Tanrıya şükretmeliyiz. Benim gözümde, toprakla uğraşan, eken biçen insanlar herkesten daha saygındır. Tanrı herkese toprak adamı olmayı nasip etsin!

— Yani toprakla uğraşmaktan daha kazançlısı yoktur mu demek istiyorsunuz? –dedi Çiçikov.

— En kazançlı olan değil, en dürüstçe olan. "Alın terinle ıslatacaksın toprağı" denilmesi boşuna değildir. Yüzyılların deneyimlerinden görüyoruz ki toprakla uğraşan insanlar daha temiz, daha ahlaklıdır. Hangi toplumun temelinde toprakla uğraşanlar ağırlıklı yer tutuyorsa, o toplumda bolluk, bereket vardır. Yoksulluk yoktur, lüks, şık şeyler yoktur, ama bolluk, hoşnutluk vardır. Toprağı işle, çalış, çabala diyorsun insana. Burada ne kurnazlığı yapacaksın? Ben köylüye diyorum ki: "Kime çalışırsan çalış: İster bana çalış, ister kendine çalış, ister komşuna çalış... ama çalış! Çalışırsan senin en birinci yardımcın benim. Hayvanın mı yok, al sana at, inek! Al sana araba! Gerek duyduğun her şeyi vereceğim sana. Yeter ki çalış. Senin bağını bahçeni bakımsız, yıkık, viran görmek, benim için ölüm demektir. Avarelik en katlanamadığım şeydir. Tepende dikilmemin nedeni, çalışman içindir!" – "İyi ama," diyor kimileri, "fabrikalar kurarsak gelir artar." Yahu, sen önce topraklarındaki köylülerinin durumunu iyileştir, ellerinin para görmesini sağla, bak bakalım o zaman fabrikaya ya da birtakım aptallıklara yönelme gereği duyuluyor mu? Ben elbette tarım dışında bir şeyle uğraşılmasın demiyorum, ama asıl olan topraktır. Fabrika-lar insanların gereksinimlerine yönelik ve orada üretilmekte olan şeylerle ilgili olarak kendiliklerinden kurulurlar. Yoksa insanların ahlakını bozan, onları zayıf düşüren şeyler üreten fabrikalar değildir burada sözü edilen. Ben örneğin, sonuçta milyonlar kaybedeceğimi bilsem de, ne tütün ne de şeker işleyen fabrikalar kurarım! Eğer ahlak ille de bozulacaksa bu benim elimle olmasın!

Ölü CanlarWhere stories live. Discover now