83- Avare

2.9K 162 59
                                    

Eskinin kokusu naftalindi. Evim naftalindi. Annem ve babam toprak koksa da onlar da naftalindi. Elimdeki yeşil çarşafı burnuma götürüp doya doya kokladım. İçeri giren Hülya ile çarşafı aniden yatağa bırakıp ona döndüm. Hülya bileğindeki tokayı sıyırıp saçlarını topuz yaparken mavi gözleri yüzümü kamçılıyordu. "Çarşaflarla tahrik mi oluyorsun Şehnaz? Deminden beri bu odaya kaç kere girdiysem bütün çarşafları koklarken yakalıyorum seni." Yataktaki pikeleri, yastıkları alıp Hülya'ya cevap vermeden yanından geçip odadan çıktım. Bu nasıl bir şeydi böyle? Hem beni Bedir ile yalnız bırakmamışlardı hem de her yaptığım işe burunlarını sokuyorlardı. Zaten bu kadar milleti nereye yatıracaktım, işte en büyük problemim şu an için buydu.

Alt kata inip salona girdiğimde Rıza'nın üçlü koltuğa uzanıp pineklediğini gördüm. Gözlerimi devirdim. Hele ki Rıza gibi dev birini nereye yatırabilirdim? Elimdekileri sehpaya bıraktığımda kızlar da odaya girdi. Bedir bakışlarını televizyondan ayırıp bana baktığında halimi anlamış olacak ki burukça gülümsedi. Ama ben gülümseyemedim. "Hemen yer planlaması yapalım. Sonra uyuyup yarın sabah kalkar kalkmaz dağılalım." Gayet net konuşmuştum fakat Bedir dışında bana bakan tüm yüzlerin alaycı tavrını gördükten sonra yüzsüzlüklerine fazlasıyla şahitlik ettim.

"Ne diyorsun Şehnaz? Kovuyor musun bizi? Kırk yılın başında evine gelelim dedik. Hem bu yaz tatil yapamadık." Yıldız'ın huysuz çıkan sesiyle yüzümü buruşturdum.

"Siz ne zaman dönerseniz biz de o zaman döneceğiz." Sadir ağzına erik atarken bir yandan da bardak altına doldurduğu tuza dilini soktu. Bu çocuğun her şeyi tersti. Acaba Mücella teyze Sadir'i ters mi doğurdu? Gerçi bebekler ters doğardı. O hâlde Sadir düz mü doğdu? "Ayrıca ağabeyimin dudaklarını nasıl vakumladığını yemekten önce görmedim sanma." Sadir'e gözlerim büyürken Bedir'in tepki vermesini bekledim ama onu gülmemek için dudaklarını birbirine bastırır görünce dilimi ısırdım. Çünkü onu öyle görmek beni gülümsetmişti. "Bu kadar da yüzsüzlük olmaz." Hâlâ konuşan Sadir'i dinlemeyi bırakıp Rıza'ya yürüdüm.

"Rıza kalkar mısın? O kanepeyi açalım."

Rıza gözlerini araladığında Aydız yanıma geldi ve Rıza'nın göğsünde buluşturduğu ellerini ayırıp kendi avuç içlerine aldı ve onu ayağa çekmeye çalıştı. "Gel bakalım koca ayım."

Rıza mutsuz mutsuz yerinde kalkarken mırıldandı. "Hani bu akşam mangal yakacaktık?"

"Oğlum yemedin mi zaten?" diye sordu Yağız. "Sanki aç yatırıyoruz seni."

"Yedik ama tavada yedik. Karnım doymuş olabilir ama gözüm aç. Ne olacak?" Rıza'ya yanaklarımı şişirip kanepeyi açmasını izledim. Ardından elimdeki pembe çarşafı yatağa serdiğimde Rıza çenesini omzuma kondurdu. "Bu rengi sırf benim için mi seçtin Şehnaz?"

Elimle yüzünü omzundan uzaklaştırıp ona döndüm. "Dışarıda yatmak istersen benim için bir problem yok," dediğim an koca adam kanepeye zıpladı ve bir ses geldi. Bedir ayağa kalkarken elimi ağzıma götürdüm. Galiba ağlayacaktım.

"Koltuğun ayağını kırdın lan!" Bedir yere eğilip küçük küçük parçaları elinde toplarken Aydız Rıza'nın yüzüne lila renkli yastığı bastırdı.

"Üf biz bu pis kokulu şeylerin içinde mi yatacağız?" Hülya kollarını göğsünde birleştirirken ağzımı açıp ona cevap veriyordum ki Bedir konuştu.

"Odunlukta yatmak ister misin Hülya?" Bedir'in ciddi sorusu üzerine Hülya başını hızlıca iki yana sallayıp dudaklarını mühürledi.

"Şimdi. Bütün erkekler burada yatacak," dediğim an mırıltılar yükseldi.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now