Üçüncü Sahne

133 9 4
                                    

- Üçüncü Sahne -


ŞEFİKA HANIM - TAHİRE HANIM 



ŞEFİKA: Anneciğim!

TAHİRE HANIM: Nedir, kızım?

ŞEFİKA: İzin verir misiniz gönlümü açayım da içinde olan sırları önünüze dökeyim? 

TAHİRE HANIM: Kız nasıl sırlar? Söyle bakayım?

ŞEFİKA: Darılmayacağınıza yemin edin söyleyeyim.

TAHİRE HANIM: Kızım vallahi darılmam, söyle! Beni yürek çarpıntısına uğratacaksın.

ŞEFİKA: Siz bey babamın yanında söylediğim laflara inandınız mı?

TAHİRE HANIM: Niçin inanmayayım? Yalan mı söyledin?

ŞEFİKA: Evet.

TAHİRE HANIM: Niçin?

ŞEFİKA: Babamdan utandım, annemin hatırını saydım da onun için.

TAHİRE HANIM: Babandan utanmasan, benim hatırımı saymasan yalan söylemeyecek de ne diyecektin?

ŞEFİKA: Şimdi söyleyeceğim lakırdıyı söyleyecektim anneciğim: Seviyorum.

TAHİRE HANIM: Kimi?

ŞEFİKA: Ata Bey'i.

TAHİRE HANIM: Kız sen çıldırdın mı? O nasıl söz? Şimdi "O benim kardeşim." diyordun. Ne kadar da temkinli yalan söylüyorsun. On dört yaşında çocuğun ağzında sevmek lakırdısı ne geziyor? Ya Rabbi! Ne söyleyeceğimi de şaşırdım. Yok, yok! Ağlama kızım. Gel bakayım! Gel seninle güzel güzel konuşalım da hepsine bir çare buluruz. O bir hevestir kızım, geçer geçer.

ŞEFİKA: Hayır anneciğim, geçmiyor. Ben şu zayıf vücudumda ne kadar kuvvet varsa bir yere topladım, uğraştım, çalıştım bir türlü geçiremedim. Ben geçmesini istedim çünkü sizden korktum. Siz de geçmesini istiyorsunuz. Bilmem neden korkuyorsunuz? Muradınız benim rahatım değil mi? Paşaya vermeyin. O konak bana cehennem olacak, o zenginlikler, o saadetler bana kabir azabı gibi gelecek.

TAHİRE HANIM: Kızım, geçer. O bir çocukluktur. Paşa da güzel, paşa da genç. Daha otuz sekiz yaşında. Otuz sekiz yaşında erkek gençtir. Kızım nikahtan sonra anlarsın. Sevgi nikahtan sonra gelir.

ŞEFİKA: Anneciğim, niçin bu kadar üstüme varıyorsunuz? Kızınıza hiç merhametiniz yok mu? Beni paşaya vermeyin de öldürün, vallahi billahi razıyım.

TAHİRE HANIM: Ya Rabbi! Bu çocuk da mı halimizi öğrenecek? Ne zararı var! Aşkı biliyor ya, dünyanın her halini öğrenmekle ne olur? Kızım, sen babanın eski kudretini, haşmetini bilmezsin. Bilsen sözlerimi daha kolay anlardın. Şimdi fakir olduk, ayda iki bin kuruşla geçiniyoruz. Zararı yok, geçinelim. Lakin babanın çok borcu var. Sarraf öldü. Mirasçıları parayı şimdi istiyorlar. Nikah olursa paşa sana babanın sarraftaki senedini ödeyecek. Şimdi anladın mı? O kıymetli babacığının hapislerde çürüdüğünü, benim kederimden öldüğümü, nazlı kardeşinin yalınayak sokaklarda süründüğünü ister misin?

ŞEFİKA: Ah anneciğim, anneciğim! Bir parçacık bırak da kendimi toplayayım, hepinizi hapisten, ölümden, sürünmekten ben mi kurtaracağım? Beni onun için mi paşaya vermek istiyorsunuz? Feda .... olsun. Gönlüm de feda olsun, canım da feda olsun. Ata... Ata da feda olsun. Yaparım, bundan sonra ne emrederseniz onu yaparım. Ama sizden... Sizden bir ricam var. Halime merhamet edin de onu kabul edin. Ta ben paşaya varıncaya kadar Ata duymasın. Allah'ınızın aşkına duymasın. İki evladınızın başı için duymasın.

TAHİRE HANIM: Duyurmam, duyurmam kızım. Sen emin ol. Geçer iki gözüm dünyada her şey geçer. Birkaç günde unutursun. Bak ilerde nasıl memnun olacaksın da bana dua edeceksin. Dünyanın her hali geçer. Sen gönlünü eğlendirmenin bir kolayını bul. Ben biraz sokağa çıkayım. Konağa haber vereyim de senedi alsınlar.

ŞEFİKA: Git, anneciğim! Hiç bir şey düşünme! Ben gönlümü yenerim, ben kendime bir çare bulurum. 

Zavallı ÇocukWhere stories live. Discover now