Mavi ve Yanılgı

550 82 17
                                    

Sıfır, iki, sıfır, bir ve altı, iki.

Üzgünüm ve bu zamana kadar tanıdığım hiç kimse üzgün olmaktan mutluluk duymazdı. Kendime sinirleniyorum en çok kendime, kendimden üzgünüm muhtemelen.

Bile isteye kör olmaktan, bana yapılanı görmemekten, her şeyimi suratıma vuran cümle sahiplerine tekmeyi basamamaktan, her durumun sonunda kendimle kalmaktan sinirliyim kendime. Gözyaşlarım ellerimden süzüldükçe fincanımdaki kahve soğudukça ve göz bebeklerim büyüdükçe bir damla yaşı, akabinde bir yudum kahveyi daha iyi resmederim. Kelimelerim kelimelerime dolandıkça kırgınlığın duruşunu, daha derin hissederim.

Bana bunları yazdıran belki bir kuş belki bir kul, bir kukla... Her neyse ama beni ağlatamayacak kadar aciz. Üzüyor sadece. İnsan üzgün olduğunda bu denli hissedebilir miymiş kırgınlığı? Hüznün de benim bilmediğim bir adabı vardır muhakkak. Henüz anlayamıyorum ama biliyorum ki edepsizliğimi örtmekten aciz bir şey bana bunları yazdıran.

Gereksiz heyecanların insanıyım ben. Olmadık hayallerin baş kahramanıyım. Üzülmeyi de böyle abartırım işte. Kırgınlığı da çingene edasıyla karşılarım. Enteresan mıyım, çok mu normalim? Kendi kendimi tanıyabilmiş sayılmıyorum hâlâ.

Bir hikâyeye son verdim çok kısa bir zaman önce. Her şeyde gördüğüm güzelliği burada bir farklı gördüm, kendiliğinden beliriverdi. Tüm eksilerin üzerine bir çizik attı, ne olduğunu anlayamadan hayatımın artılanmasını seyrettim durdum. Dostlarımın itinayla gösterdiği kötülükleri reddettim hem de öyle bir inanarak... Hak etmiyor kimse bu dengesizliğimi. Bir insan ya iyidir ya iyi olacaktır. Bunun bilincinde kötü bir insan olduğunu ısrarla söylemek istedim. İyi değildi fakat iyi olacağına dair inancım hiç yoktu.

Mesela bir insan düşünün, içindeki güzelliği ona söyleyen olmamış daha. Bir kadın veya bir adam kalbini avuçlayıp sevgi sözleri fısıldamamış. Oysaki diyorum, oysaki bir tanesi çıkıp da karşısına hak ettiğinin üzerinde değeri gösterseydi kim bilir neler değişecekti onun hayatında... Ve benim ve ikimizin ve belki de hepimizin...

O insanı tanıdım. Maviydi, içinde kocaman bir denizi taşıyordu. Ben karanlık bir ormanın en yaşlı çınarıyım üstelik, dayanıklı olmakla bozmuşum kafayı. Aniden dallarıma çarpan o şiddetli dalgalar her seferinde benden bir şeyler koparacak endişesiyle yaşamak istemedim bu hikâyeyi. Öyle tuzluydu ki suyu, korktum. Daha önce derinlerine kimseyi almamış gibiydi, hiddetliydi ve çok korktum. Hataydı ya da en doğrusuydu.

Ben bir çınarım, milyon tane kuş konar benim üzerime milyon tane kuş kalkar benim üzerimden.

rly

penceremden suratsız uzanıyor ellerim  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin