13° Kırmızı

2K 231 461
                                    

Hongjoong gittikçe daha dinç hissederken, asistan doktor Choi Soobin her saat iki saatte bir kontrole gelip nasıl hissettiğini öğrenip, ateşini ölçerek gidiyordu.

İki gün rutin olarak böyke devam ederken bu kez rutini bozan şey Seonghwa'nın sabahtan beri yanında olmayışıydı.

Hongjoong gece yanındaki koltukta elini tutarak uyuyakalan çocuğu, sabah hiçbir yerde bulamamıştı. Zaten sadece kattaki kantine ve odadaki tuvalete gidecek kadar gücü vardı.

Telefonlarını açmayan arkadaşını gittikçe merak etmesi yetmiyor gibi Wooyoung veya Yeosang'ın da bu durumdan haberi yoktu.

Gün içinde ikinci kez odasına giren Soobin serumunu değiştirirken huzursuzca yerinde kıpırdanıp duruyordu.

"İyi misin Hongjoong?"

"Bilmiyorum, içimde garip bir his var. Seonghwa telefonumu açmıyor, kuzenimin de ondan haberi yok. Hastaneden çıkaramaz mısın beni?" Endişeli şekilde arkadaş olduğu asistana döndü. Eğer çıkarırsa nereye gidecekti ki?

"Hayır, çıkaramam. Hem hâlâ iyileşmedin, hem de senin buradan çıkabilmen için Seonghwa'nın onayına ihtiyacın var. Geldiğinde bilincin açık olmadığı için bütün kararlardan o sorumlu." Hongjoong oflayarak yerine yığılıp gözlerini kapattı. "Her neredeysen, yanıma geldiğinde seni geberteceğim Park Seonghwa."

"Hâlâ korkuyor musun, o yokken burada kalmaktan yani?" Hongjoong sadece başıyla onaylamış, elleriyle oynamaya başlamıştı. Soobin elindeki defteri yatağın ucunda duran masaya bırakıp üstündeki beyaz önlüğünü çıkardı ve koltuğa oturdu. "Dün gece nöbete kaldığım için aslında şu an eve gitmem gerekiyordu. Ama madem ki hastamın refakatçisi ortada yok, seninle kalabilirim."

"Çocuk muyum ben?" Hongjoong doktorunu terslese de, yanında kalmasını istiyordu.

"Hastanede kalmaktan korkmak çocukluk mu? Her sabah Seonghwa'yla uyanıp, onunla uyumaya alışmışsın hem, o yokken eksik hissediyorsun zaten. Başkalarıyla kalmaya da alış."

"Tekrar soruyorum, çocuk muyum ben? Seonghwa'nın nerede olduğunu bilmemek hastaneden çok daha korkutucu. Madem hastaneden çıkabiliyorsun, beni kaçırmaya ne dersin?"

"Seonghwa'yı bu şekilde bulamazsın. Sana eninde sonunda döner nasıl olsa." Hongjoong Soobin'e göz devirip ona poposunu döndü. "Bana yemek alır mısın? Seonghwa'nın çantasında para var.. Hastane yemeğini yiyemedim."

"Tahmin edeyim, yemek yemeye başladığından beri Seonghwa sana yemek alıyordu?" Hongjoong şaşkınlıkla Soobin'e döndü.

"E çüş ama! İşin gücün yok odamızı mı izliyorsun? Bana yemek almıyorsan uyuyacağım. Gitme sakın bir yere. Uyandığımda burada olmazsan bir sonraki giyeceğin beyaz kıyafet kefenin olur." Soobin gülerek Hongjoong'un üstüne örtüyü çekti. "Beş dakikaya gelirim. Ne istiyorsun?"

"Soya soslu erişte!" Hongjoong gülümseyerek doğrulup yatağının sırtını kaldırarak giden Soobine el salladı.

Soobin geri geldiğinde Hongjoong masayı kendine çekmiş, yemek yemeyi bekliyordu. Yemeği gelince sabahtan beri aç karnını doyuracağı için mutlu ve iştahlı bir şekilde paketi önüne çekti. Eriştesini yedikten hemen sonra doktorun telefonu çalmıştı, Yeosang arıyordu. Soobin telefonu hastasına -arkadaşına- uzattı. "Yeosang arıyor."

Hongjoong telefonu açtığı gibi küçüğü konuşmaya başladı.

"Hyung, Seonghwa hyungun ne yaptığını bulduk! Bu akşam saat 11 de yarış varmış. Merak etme biz gideceğiz. San ayarlamış."

FRIENDS || SEONGJOONGWhere stories live. Discover now