Özgür.

479 35 85
                                    

Selam, ben geldim tekrardan. Yazacak kelimelerim tükense dahi burdayım.
Kalemimin izin verdiği kadar anlatmaya çalışacağım her şeyi.

Multi: Danla ve Can
*Aşırı aşığım ikisine de...*

Bu bölüm birkaç gün önce doğum günü olan Mirelaşkıma ithaf edilmiştir.
mirelmiyy

Nare Çelebi|

"Ulaş bir şey yap yalvarırım, bir şey yap."

Saatlerdir karakolda Japonyadan yeni gelen Ulaş'a yalvarıyordum. Bir diğer mesleği avukatlık olduğundan Gediz götürüldükten sonra onu çağırmıştım.

"Tamam Nare, ama sende topla kendini. Gediz seni bu halde görürse kellemi uçurur."

Gediz dediği an yeniden dolan gözlerime sinirlendim. Salak gibi ağlamaktan başka bir şeye varamıyordum. Gözlerimi ellerimle ovaladım.

"Haklısın ama dayanamıyorum, beni de anla.. O ordayken benim özgürlüğümün hiçbir değeri yok."

"Deme öyle, halledeceğim tamam mı?"

Omzumdan beni yavaşça sarstığında kafa sallayarak yutkundum.

"Teşekkür ederim, ordan buraya geldin Gediz için."

"O benim olmayan kardeşim Nare, ölsem öte taraftan gelirdim öyle bir kardeşlik."

Tebessüm ettim, kafamda plan kurmakla meşgul olsam da bunu Ulaşa çaktırmamaya uğraşıyordum.

"Gedizle konuştum, seninle konuşamazsa beni de kurşuna dizecek."

Güldüğümde onun da güldüğünü fark ettim.

"Polislerle konuştum, birkaç dakikalık izin alabildim. Gediz nezarethanede seni bekliyor."

Duyduğum şeyle hızlıca sarıldım Ulaş'a.

"Çok teşekkür ederim, çok çok çok ama çok!"

"Tamam bak polisler vazgeçecek!"

Hızla ayrıldıktan sonra bana gösterdiği nezarethaneye koştum. Karışık saçlarım uçuşurken üstümdeki elbise de rüzgarda savruluyordu. Parmaklıkların olduğu yere girdiğimde oda gibi küçük bir yerde oturduğunu fark ettim.

"Gediz!"

Beni gördüğü an ayaklandı, aynı anda parmaklıklara yapıştık.

"Nare.."

Gözlerimden akmaya devam eden yaşlara karşı tek yapabildiğim ağlamaktı.

"S-sen buraya ait değilsin.. Sen kötü bir adam değilsin ki.. Ne olur geri dön!"

Hıçkırıklarım yankılanırken konuşmaya devam ediyordum. Ellerini parmaklıkların arkasından uzatıp yüzümü avuçları içine aldı. Otomatik olarak gözlerim kapanırken sakinleşiyordum.

"Ben sana söz verdim değil mi? Hemde Işıklı sözü. Sen ne zaman sözümü tutmadığımı gördün?"

Gülümsedim.

"Hiç. Hiç görmedim. Sen sözünü tutarsın."

"Tutarım."

Gözlerine bakamıyordum.

"Cimcime'm, bakmayacak mısın yüzüme?"

"Bakamam."

Kafamı iyice eğerken çenemden tutup kafamı kaldırdı.

"Hani sende bana söz vermiştin, başını dik tutacaktın, hiç yere eğmeyecektin?"

Gözlerimi yavaşça yüzüne odakladım.

Sümbül | NarGedWhere stories live. Discover now