AH HALA AH!

498 290 135
                                    

        Okumadan önce yıldıza basarsanız çok sevinirim. Hikayeme zaman ayırdığınız için hepinize teşekkürler . Keyifli vakitler şimdiden...

                                                       ****************

                                                       ****************

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Medya: Batuhan Kordel- Anıları Sakla)

Çalıştığımız odanın penceresini açtım, vücudumun yarısını dışarı çıkararak ağzımdan buharlar çıkaran havayı içime doğru çekip bıraktım. Görünen isteğim içeriyi biraz havalandırmaktı; ama gerçek sebep içimdeki sıkıntıyı havayla dışarı boşaltmaktı. Bugün bana verilen iki ay sürenin sonuna gelmiş bulunmaktaydım. Ne olacaktı, kalacak mıydım, gidecek miydim? Gitsem ne olacak, kalsam ne yapacaktım? Bir yandan gitmeyi istiyordum; çünkü Destina'ya bağlılığım iliklerime kadar işliyor, ilerde olacak ayrılıkta yaşayacağım acıdan korkuyordum. Diğer yandan da kalmayı istiyor, Ayşe Hanım ve babaanneye gözlerimle verdiğim sözü gerçekleştirmek istiyordum? Peki halam ve babam... Onları ne yapacaktım? Bu gizli savaşta biri zarar görecekti kesin; fakat bu Destina olmamalıydı. Bu hikayenin en masum yanıydı o. Gözlerinde görmüştüm masumluğu, sesinde hissetmiştim korkusunu. Endişeyle geçirmişti hayatını, hem kendi  hem de sevdikleri için. İçinde bulunduğu mahkumiyetin nedenini dahi bilmiyordu.

   Kahvaltımı da iyi yapmamıştım, canım bir şey istemiyor, elimdeki çay bardağıyla oynayıp duruyordum. Tam iki aydır köşkten dışarıya da  çıkmamıştım. İnziva hayatı gibi... Dışarı çıkınca herhalde kendimi uzaylı gibi hissedecektim; saçları kıvırcık, biraz göbeği olan, matematikten anladığını zanneden, hayatın matematiğinde boğulan garip bir uzaylı... Ya Destina, o kendini nasıl hissediyordu? Böyle hayat mı yaşanır ya? Onu bir gün bu köşkten dışarı çıkarmalıyım; hem de ilk fırsatta.

   ''Oğlum çayını soğuttun, yenisini getireyim mi?''

   Yeni çay, eski çay, soğuk veya sıcak çay... Şu an elimde hangisi olsa içmezdim, içemezdim. Hatta sevdiğim en güzel içkiyi bile verseniz  içmezdim. İki aydır içmedim, içmeyi de istemedim. Ben bu köşkte ne buldum? Gitmek niye istemiyorum, kalmaya niye korkuyorum? Sigara günlük bir paket tüketirken yarıya düşürdüm. Gittikçe sigara içme isteğim de azalıyordu.  Şimdi ise birini bitirmeden diğerini yakasım geliyor. Niye efkarlandım ki ben?

''Emre Oğlum, çay soruyorum sana, duymadın galiba, getireyim mi?''

''Hıh,sağ ol Saliha Anne! İçmeyeceğim, canım istemiyor.''

''Canını sıkan bir sebep mi var? Kahve yapayım içelim beraber; belki anlatırsın, olmaz mı?''

Saliha Anneye cevap veremeden kapı açıldı. İçeri giren Destina'ydı, yanımıza doğru geldi ve meraklı bakışlarını bize çevirdi. Elini sandalyeye dayayıp vücudunu bana çevirdi.

''Ne oldu, canınız neye sıkılıyor Hocam?'' 

''Yok bir şey. Hem neye canım sıkılacak ki benim?'' dedim ve ellerimle ensemi kaşımaya başladım. Parmaklarım serçeden baş parmağa kadar sandalyenin üst kısmında kalkıp kalkıp iniyordu. Yığınla kitap okuyan kız benim bu hareketlerimi mi anlamayacaktı? Biraz muzipçe güldü.

DESTİNA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now