Bölüm 22

2K 170 118
                                    

Yoongi'nin ağzından;

Başımda oluşan büyük ağrıyla gözlerimi yeni bir güne daha açmıştım. Şu an sanki kafatasıma bir sürü bıçak sokuyorlardı, öylesine yoğun bir ağrı hissediyordum. Elimi başıma atıp mızmızlandım, bunu yaşamaktan oldum olası nefret ediyordum.

Aklım tüm gece düşüncelerin esiri olduğundan, şimdi mental olarak yorgun hissediyordum. Beynim o kadar çok düşüncelere esir olmuştu ki anlatamam...

Karnımdaki baskıyla birlikte kaşlarımı kaldırıp bunun kaynağına baktım. Ah tabii ya... Park Jimin... Tüm gece başı karnımdayken göz yaşı dökmüştü. Bebeğimizle yaşadığı etkileşime sevinmiştim, bu içime umut kırıntılarını tek tek serpmişti ama gelin görün ki yaşadıkları tanışmanın bu kadar geç ve bu kadar yersiz bir zamanda olması beni üzmeye yetmişti. Ben daha çok bebeğimin varlığını öğrendiğim zaman tanışmalarını isterdim... O zaman Jimin'in sevinmesini, bana içine sığdıramadığı mutluluğuyla sarılmasını, beni kırılmamdan korkarak öpmesini isterdim.

Ama olmamıştı işte, hayat hiçbir zaman bize istediğimizi tamamen kusursuz sunmazdı. İllaki ufacık bir detay farklı olurdu, kusurlar olmadan biz olamazdık zaten.

Kendimin ve bebeğimin sağlığını düşündüğüm için bunu kolayca silip attım. Artık hiçbir şey zihnimde takıntı raddesine ulaşmayacaktı, stres hamilelik dönemim için iyi bir durum değildi. Bebeğimin iyi olması için benim de iyi olmam gerekiyordu.

Karnıma sarılarak uyuyakalmış Jimin'i rahatsız etmeye bile kıyamadım. Ben onu uykusundan almaktan bile korkuyor, bu detayı düşünüyordum ama o bizim hayatımızı şekillendirecek olan oğlunu istemeyip kolayca 'Sorunlarım var.' diyerek reddedebiliyordu. Tamam belki gerçekten de bana anlatamadığı büyük bir sorunu vardı, bunu hatırladıkça içi daralıyordu ama doğrulardan kaçmak yerine benim yanımda olup beraber aşmamıza izin verseydi şimdi bu kadar perişan bir halde olmazdık.

İç gecirdim. Başı karnımdaydı ve onun saçlarını okşamamak için şu an ciddi anlamda zor duruyordum. Yumuşak saçlarını ellerimle sevmeyeli uzun zaman olmuştu, biraz ona ilgi gösterebilmek istiyordum ama biz eskisi gibi değildik. Ne bunu yapacak cesaretim vardı, ne de alacağım tepkiyi umursamamamı sağlayacak bir özgüvenim...

Ellerimi o an nereye koyacağımı bilemediğimden, sırtına ve omzuna yerleştirdim. Boşta duran ellerim hareketsiz kalınca rahatsız oluyordum. İçimde büyük bir psikolojik sorunlu vardı sanırım.

Neredeyse kucağımda yatıyor diyebileceğim adamın bedeni hafifçe gerinip hareketlenmeye başladığında, uyanacağını anlayıp öylece bekledim. Şu an bu haldeydik ve yapacağım bir şey yoktu.

Nerede olduğunun, ne pozisyona girdiğinin farkına varmış olmalı ki başını karnımdan kaldırmıştı. O an başındaki sıcaklığın gidişi beni kötü hissettirse de tepkileri benim için diğer etkenlerden daha önemliydi.

Eliyle mahmur yüzünü ovuşturup, ardından vazo kıran bir çocuk gibi yerinde durup saçlarıyla oynamaya başlamıştı. Kaşımı kaldırıp ona merakla baktım.

-Ş-şey, üzgünüm akşam uyuyakalmışım. Bir daha olmaz, seni de üzdüm. Ah ne diyeceğimi bile bilmiyorum, sadece özür dilemek istiyorum, akşam o kadar yorgundum ki sana patladım. Hak etmiyordun.

Başımı 'Önemli değil' manasında salladım. Şu an bunun farkında oluşu, oğluyla cesaretini toplayıp tanışması benim için gayet yeterli bir sevinç nedeniydi. Gülümsemeden edemedim.

-Sorun etme. Ben iyiyim, o da iyi. Sadece senden istediğim her şeyin farkında olman, bize destek olman Jimin. Yemin ederim başka hiçbir şey istemiyorum. Konuyu travmalarına bağlayacaksın diye önceden söyleyeyim, ne yaşadığını bilemem ama şu an, bana ve bebeğimize eskiden travmasını yaşadığın hiçbir şeyin aynısı olmayacak tamam mı? Ben her şeye, en ufak ayrıntısına kadar dikkat ediyorum. Hiç sevmediğim balık yağını bile bebeğim gelişsin diye içiyorum, yani ona iyi bakıyorum tamam mı?

Pertinax Solitariam || Yoonmin Where stories live. Discover now