Tozlu koca bir ev arasında bir gün ardından bir başka gün geçti. Hafta sonu ecel misâli yaklaşıyordu her saniye. Victoria kalbinde bir umut ile bekliyordu gelecek güzel haberi. Sahi, o güzel haber gelecek miydi?
Victoria bir an için ailesi ile konuşup bu evliliği istemediğini anlatmak istedi fakat eğer bunu yaparsa ailesinin bilmediği büyük sır artık sır olarak kalamazdı. Bay Paul Williams mutlaka Alexander ile konuşurdu. Gerçeği saklamaya da hiç gerek yoktu, şüphesiz Alexander bu evrendeki en iyi damatlardan birisiydi Bay Williams'ın gözlerinde ve bir başka adamı yerine koymak zor gelirdi. Haksız da sayılmazdı, tüm gerçekleri bilmeyen adam Alexander'ın huysuz kızını mutlu edeceğine inanıyordu. Uzun lafın kısası; Victoria'nın içinden gelen sözleri ailesi ile paylaşması hiç de doğru bir karar olmazdı.
Victoria, Martin'in yolunu ne vakit kesse adam kalın ellerini hafifçe havaya kaldırıp iki yana sallıyordu getirdiğim bir haberim yok dercesine. Bu yüzden kadın artık sormayı kesip bir haber olduğunda Martin'in yanına geleceğini ummaya başlamıştı. Gün geçtikçe beyaz teni sararır gibi hâl alıyor ve bedeni zayıf düşüyordu. Narin bedeni bu olayları taşırken altında eziliyordu. Bir saniye göremeyince özlediği adamı şimdi günlerdir görmemişti ve Tanrı'nın kendilerini cezalandırdığına neredeyse emindi.
Victoria geçen yıllar ardından hâlâ dudakları arasından üflediği nefeste korku ve acı saklıyordu. Bu kez sözünü kesmeden önce uzun uzun konuşmuş ve damağı kurumuştu. Kapının yanında oturan ve saçları dağınık adamın getirdiği bir bardak suyu dudaklarına yaslayıp kuruyan ağzını ıslattı. Güçlükle yuttu o suyu, sanki zehir içse daha kolay geçerdi boğazından. Yaşlanıyordu ama yaşamıyordu. Tüm servetini kaybetmiş kadın sırtını saten koltuğuna yasladı bir kez daha. Aşk uğruna terk ettiği evini özlediği için mi bu haldeydi? Yoksa zamanında bu hayatta kırdığı insanlara karşı vicdan azabı mı kendisini mahvediyordu? Kızının yüzüne baktı, elinden gelse kızını hiç aşkla tanıştırmazdı ama o zaman kendi ailesi gibi bir kutunun içine hapsetmez miydi ufak zavallı bir yüreği?
-
Alexander küstah bir çocuk gibi babası karşında dikilmiş boğuk sesi ile bağırıyordu. Son günlerde sinirli ve ters bir adama dönüşmüştü, bunun herkes farkındaydı.
"İki gün sonra evleneceğim ve sen bana Fransa'ya git diyorsun! Şu lanet olası işlerini erteleyip hayatımda aldığım mühim kararlara saygı duyar mısın?"
Şiddetli sözleri gözlerine de yansımıştı, okyanusu andıran gözlerinde kopan fırtınalar ve dalgalar insanı ürpertiyordu. Buna karşılık babasının gözleri daha ürkütücü bakıyordu. Bay Ralph Wilson iri ellerini hızla masaya vurdu ve tok bir yankılanma duyuldu odada. Bayan Wilson kapının ardında kolları birbirine bağlı ürperti ile bakan kişiydi. Bay Wilson'ın sözleri ise Alexander'ın sözlerinden daha sertti.
"Adrian hasta ve işler başı boş. Senin keyfini hiçbiri bekleyemez! Derhâl toparlan ve yola çık. Victoria'nın kaçtığı yok."
Ne biliyordu ki Bay Wilson? Sahi yok muydu Victoria'nın kaçtığı falan? Alexander acı ile kıvranırken içinde, saygısı bazı sözleri söylemeye izin vermediği için sustu ve acıyı taşıyan korkunç bir tebessüm bıraktı dudaklarına. Hasta diye bahsedilen Adrian, Alexander'ın Fransa'da yaşayan büyük erkek kardeşiydi. Yazdığı acil bir mektup ile hasta olduğunu ve acilen yardıma ihtiyacı olduğunu söylemişti. Bay Wilson bu sözlere karşılık eğlence yapmak yerine işi tercih ederek Alexander'ı bir süre Fransa'ya gönderme kararı almıştı. Hem de hiç beklemeden, hemen.
Alexander, Adrian'ın yüzünü pek iyi hatırlamıyordu bile. Yıllar olmuştu onu görmeyeli. Brenda'yı daha çok öz kardeşi olarak benimsemişti. Brenda, aklına Brenda düşünce yüreği titredi. Bencil sözleri, kalbini kıracağını bile bile söylemeye dili varan küstah cümleleri. Alexander şimdi zihninde Brenda ile kavgalar ediyordu, bu kez günah keçisi olarak onu seçmişti. Zaten dağılmış olan saçları arasına uzun ince parmaklarını geçirip daha da dağıttı. Kusursuz sarı saçları dolu olan kafasına ağırlık yapıyordu. Sinirle boğuk sesini yükseltti ve bağırdı, parmakları arasında tuttuğu saçlarını çekerek birçok saç telini kopardı. Gözyaşları yanaklarından ardı ardına kesmeden akarken elindeki cansız saçları avuçlarını açarak yere bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keşifsiz Sanatçı
RomanceBir adam vardı, çocukların avuçlarını tuval olarak kullanan. Bir de kadın vardı, gözlerinde canlıları yaşatan. Alexander ve Victoria İngiltere'nin çok soylu iki ailesinin çocuklarıdır. Alexander uzun yıllar boyunca inatçı ve hırçın olan Victoria'y...