"O Artık Beni Tanımıyor."

35 15 3
                                    

Bir kez daha kaderine yenik düşmüş ve öne çökmüş omuzlarına yük eklemişti böylece Alexander. Yere çöküp saatlerce ağlamak sonra da bir daha gözlerini açmamak üzere uyumak istiyordu. Ayağa kalkıp yürüyecek hâli yoktu, titreyen dizleri adım atmasına engeldi.

Lorenzo yakasından düşen adamdan sonra sırtını duvara yaslayıp birkaç derin nefes almıştı. Arnaldo ve Victoria'nın şimdi gerçekten burada olmadığını biliyordu. Alexander bu evde kalıp ne kadar oyalanırsa ikisi de o kadar uzağa kaçabilirdi.

Uşak yere çökmüş bedenin omzuna dokundu kaldırmak istercesine. Alexander başını kaldırıp adama baktı ve her şeye inat güçlükle ayaklanıp evin içinde dolanmaya devam etti. Hâli bu kez aklını kaçırmış bir adamı andırıyordu.

"Yalan söylüyorsunuz, burada. Victoria!"

Tüm evi gezmiş bakmadık bir köşe bırakmamıştı ama Victoria'nın eşyaları dışında da bir şey bulamamıştı. Bir kez daha uşağın yanına gidip mırıldandı. "Fazla uzaklaşmış olamazlar, gördük o adamı. Çıkıp dışarı bulalım!" Çaresiz sesi ile emirler veriyordu zavallı adam. Uşak başını öne eğip konuştu. "Bırakalım artık, nereye giderse gitsinler. İngiltere'ye dönelim."

Fakat Alexander buraya kadar gelmişken geri dönmeyi düşünmüyordu. Kendi aklında kurduğu senaryoda Victoria'yı bulmuş ve onun yanında huzurluydu. Tüm gerçekler de aklındaki ile aynı olsun istedi. Hayır dercesine başını salladı ve tek başına aramayı aklına koyarak kapıya doğru adımladı. Çıkmadan önce durdu ve etrafa bakındı. Belindeki silahı çıkarıp tam iki kez ateş etti. Namludan çıkan iki kurşun sesi cenneti andıran tüm kasabada yankılandı.

-

Victoria'nın hazırladığı bavulu almayı bırak hiçbir şey yoktu iki sevgilinin yanında. Arnaldo'nun cebinde ses çıkaran birkaç bozuk para dışında boştu her şey ama bunu düşünmek yerine hâlâ beraber oldukları için Tanrı'ya teşekkür ediyorlardı. Tüm kasabada duyulan kurşun sesi iki duvarın arasında soluklanan Victoria ve Arnaldo'nun da kulaklarına dolmuştu. Bu sesi duyunca genç ressam acı ile gözlerini kapattı ve "Lozenzo..." diye fısıldadı.

Keşifsiz Sanatçı o gün bir şey fark etti. Sevdiği kadını yanında tutmak isterken dostundan koparmıştı kendini. Yani iki sevileni elde tutmak öyle zordu ki, mutluluk gelip geçici bir heves olduğunu o tarihte gösterdi.

Bu kadar basit son bulmuştu o asla bitmez sandıkları mutluluk. Şimdi ne o eve gitmek mümkündü ne de çıkmak bu iki duvar arasından. Beraberliklerini sadece arasında bulundukları iki duvar koruyabilirdi, belki de bu da yalandı. Alexander her an karşılarında dikilip sonlarını getirebilirdi.

Victoria yıllar boyu zavallı Alexander'ı çok iyi tanıdığını sanmıştı. Hatırladığı ve aklından silemediği o adam nazik ve hiçbir canlıyı incitmeye dayanamayan bir insandı. Bugün ise her şey değişmişti. Sanki koca Dünya ters dönmüştü. Alexander'ı artık daha farklı hatırlıyordu Victoria, korkunç birisi olmuştu genç adam gözlerinde.

-

Uşak korkudan rengi gitmiş tenini ve dudaklarını almış ve koşmuştu Alexander'ın peşinden. Onu yalnız bırakmak hayatında yaptığı en büyük hata olurdu aksi takdirde. Öfke yalnızca gözlerinden değil şimdi tüm bedeninden akıyor gibiydi.

Kasaba sakinleri kıyamet koparan bu yabancıyı ve elindeki silahı görünce kaçacak köşe arıyordu. Özünde böyle bir insan olmayan Alexander kendisinden kaçan insanları gördükçe içten içe ölüyor, kendisinden yavaş yavaş nefret etmeye başlıyordu. Bir türlü aklı almıyordu olayların böyle bir hâl almış olmasını. Bir adam gelmiş, nasıl olduysa güzel hayatını mahvetmişti.

Keşifsiz SanatçıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin