d o k u z

1K 118 125
                                    

seungmin; gri tişörtü, yüzünü gizleyen siyah şapkası, siyah kot pantalonuyla inşaatı yarım bırakılmış, bakımsızlıktan dolayı pislenen ve küf kokan binaya girdi.

"ait olduğun yer burası"

"köpek pisliği ile dolu"

"sana ancak domuz yaraşır"

"burada seninle sikişecek kimse yok, sen de kendini çekersin"

"ya da ben mi seninle ilgilenmeliyim"

kahkahalar...

aklı bunlarla doluyken ayaklarını sürterek yürüdüğünün farkında değildi. köşede oturan hyunjin'i yaktığı ateş sayesinde fark ederken buruk bir gülümseme kondu dudaklarına.

elleri titreyen, dudaklarını ısırıp duran çocuğun karşısında bağdaş kurup oturdu.

"hey..?"

ağladığı için çatlak sesini hyunjin'in fark etmemesini umdu. karıncanın canı acısa kendini paralayacak biri vardı karşısında.

hyunjin'se daldığı ateşten gözünü ancak kaldırabildi. minik yaralar oluşmuş dudakları seungmin'i görünce yukarı tırmandı biraz, sonra tekrar mutsuz hâline döndü. karşısındaki bedenin bir erkeğe ait olduğunu yeni yeni fark ediyordu.

"hey"

seungmin, hyunjin'in dudaklarını görünce öpmek istedi. öptüğü her noktayı iyileştirmek, çiçekler açmasını sağlamak. hep istemekle kalacaktı sanırım.

"ben..." diyerek söze girdi hyunjin, "senden bir açıklama duymak istiyorum. şunun," diyerek telefonu gösterdi. "... içinden anlattığın hiçbir şeyi anlamadım," yutkundu. "minnie."

seungmin ellerini ateşe uzattı, ateşle oynadı. zaman kazanmak için.

"beraber büyüdüğümüzü söylemiştim. ilk kelimen "minnie" ymiş. o zamandan beri hiç tam ismimi kullanmamışsın. bana seungmin diye seslendiğini hatırlamam hiç."

başını salladı hyunjin. seungmin, demek ismi buydu.

"bencilce olacak ama, seungmin demesen olur mu? minnie olarak hatırla beni."

kafa sallamaktan başka bir şey yapmadı hyunjin. şu an cevaplara ihtiyacı vardı, aptalca isteklere değil.

"ilk adımlarımız, düşüş kalkışlarımız... hepsini beraber yaşadık."

"büyüdükçe, diğerlerinden farklıymışız gibi hissettim. kızlarla ilgili söyledikleri şeylerin hiçbiri onların hoşuna gittiği kadar bizi sevindirmedi. dışlamaya başladılar bizi,  onlar olduk. o zamanlar, umursamamıştık bunu. birbirimizden başka kimseye ihtiyacımız yok, demiştik. öyleydi de. biz birbirimize yettik."

başından beri eğdiği kafasını ancak kaldırma cesaretinde bulundu seungmin. hyunjin'in çaresiz bakışlarıyla karşılaştı, ne yapacağını bilmeyen boş bakışlarıyla.

"benim hâlâ sana ihtiyacım var hyunjin."

yuutkundu, dolu gözlerinin odağı ateş oldu. şapkasının altından gözükmeyen yüzü gözyaşlarıyla ıslandı.

"zanan geçtikçe ve bizi yalnız bıraktıkça, biz birbirimize aşık olduk. biz birbirimizi çok sevdik, başka hiçbir şeyi katmadan masumca sevdik."

hyunjin bacaklarını kendine çekip başını da dizlerine gömdü. sırada duyacağı ne varsa hazır değildi.

"sürekli birbirimizin evine giderdik. el ele tutuşurduk, sarılıp uyurduk. diğer erkek çocuklarının birbiriyle olmadığı kadar yakındık."

kuklalar || hyunmin [skz]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang