"Yani bir dergi için bir fotoğraf çekiminiz olacak öyle mi?"
"Evet."
"Ben ne yapacağım peki?"
"Şaka mı yapıyorsun sen?" Hoseok gözlerini kocaman açarak bana baktığında saçmaladığımı ben de anlamıştım. Toparlamaya çalışsam da yapamayacak gibiydim çünkü sadece onu kurtarmak için başlattığım şey gerçeğe dönmüştü. Kendi kendine beni gerçekten de kendi menajeri yapmıştı.
"Yani şimdi... Senin yanında mı olmam gerekiyor çekimlerde? Yani sizin..?"
"Evet Dilara."
Az önce tam anlamıyla tanışmıştık. Gerçekten de bu yaşanmıştı. Ne kadar zor olsa da buna inanmak ben bu anı yaşıyordum. Ne diyeceğimi bilemeden sadece etrafıma bakınıp duruyordum. Stüdyonun kapısına baktığımda Min Yoongi ve Deniz çoktan konuşmalarını bitirip içeri girmişlerdi bile.
"Ne oldu?" Hoseok'un sesi kulaklarımı doldurduğunda tekrar ona baktım. "Şimdi de korkmuş gözüküyorsun."
"Korkmak mı? Hah... Tabii ki korkmadım. Sadece ilk kez böyle bir şey yaşayacağım. O yüzden.."
"O yüzden gerginsin. Anlıyorum seni. O zaman şöyle yapalım.." Telefonu cebinden çıkarıp bir şeyler yaptı ve saniyeler sonra bana uzattı. "Telefon numaranızı alabilir miyim menajer hanım?"
Aslında hiçbir şekilde şaşkınlığımı dışarı vuran bir insan değilimdir bu yüzden defalarca bizim kızlar tarafından "Duygusuz Dilara" olarak anılıyordum ama bu sefer gerçekten de şaşkınlığımı gizleyemeyerek gözlerimi kocaman açıp bana uzattığı telefona baktım. "Telefon numaramı mı?"
"Diyorum ki... Acaba şu şaşkınlığını bırakıp kendine gelir misin artık?" Jung Hoseok'un yüksek ve ciddi sesini ilk defa duymuyordum tabii ki ama, gerçekten şaşkınlığımı oldukça hissetmişti ve bu durum beni birazcık utandırmıştı.
"Ta-tamam. Yazıyorum numaramı." Ben de Hoseok da şaşkınlığımı görmek istemiyorduk daha fazla ama yine de konuşurken kekeliyordum. Zaten zar zor Korece konuşuyordum ve bu sayede bildiğimi de unutacaktım.
Ellerimin titremesini durdurmak için tüm vücudumu sıkıyordum bu yüzden de omuzlarımda oldukça büyük bir yük hissediyordum. Neyse ki rahat gözükmeye çalışarak başarılı olmuştum ve numaramı yazıp telefonu Hoseok'a geri uzatmıştım.
Daha çok ciddi durmak istese de bunu başaramamıştı ve telefonunu geri alırken hafifçe tebessüm etmişti. Beni geri aramasını beklerken telefonu cebine attı ve gülümsemeye devam etti.
"Tamamdır. Görüşmek üzere." Hâlâ yanımızda dolanmaya devam eden kediciğin sesini duyduğunda gözlerini benden çekip ona baktı. "Bu hep buralarda dolanan bir kedi. İstersen sahiplenebilirsin. Hiç kimsesi yok." Başka hiçbir şey demeden hızla arkasını dönüp uzaklaştı. Ona bir şey şeyler demek istiyordum o yüzden arkasından sadece 1-2 adım atabilmiştim. Daha fazlasını yapmak için gücümün olmadığını hissetmiştim bir anda. Demek istediklerimi bile tam olarak aklımda kuramamıştım ama en azından onun da bende telefon numarası olmalıydı. Değil mi?
Gittikçe uzaklaşan ve bir süre sonra gözden kaybolan Hoseok'a bakmayı bırakıp bana masumca bakan kediciğe geri döndüm. Onu kucağıma alıp sıkıca sarıldım. Sarı beyaz tüylerinin arasındaki minicik ağzı, burnu ve masmavi gözleriyle çok tatlı gözüküyordu.
"O zaman merhaba kedicik. Aramıza hoşgeldin."
(Moira'nın ağzından)
"Buyrun sabah kahveniz." Daha önce sabahları hiç kahve istemeyen Si Hyuk bugün şirkete gülücükler saçarak girip kahve içmek istediğini söylemişti. Masasına bıraktığım kahve bardağını kendine biraz daha çekip ben odadan çıkmadan önce konuşmaya başladı.

YOU ARE READING
Senin Sayende // BTS ✅tamamlandı✅
Fanfiction✔️tamamlandı -Bu bir yeni üye hikayesi değil. -Ship hikayesi değil. -Aşk hikayesi de değil. Bu sadece sonsuza dek birbirlerinin yanında olup kocaman gülümsemeyi isteyen insanların hikayesi. Moira'dan BTS'e... Sevgilerimle..❤️ Başlangıç: 31.07.2020 ...