🌵1

5.8K 155 13
                                    

🌵1. Bölüm

🌵Hikayemiz Akdeniz'in bir köyünde eski zamanlar da geçmektedir. Henüz yer ve tarih net olmadığı için ilerleyen zamanlarda bu konu hakkında tekrar görüşmek üzere arkadaşlar.

🌵Buraya başladığınız tarihi yazarsanız çok sevinirim. İyi okumalar.

"Ana yapma gözünü seveyim. Ben başkasına sevdalıyım. Neden anlamıyorsun?"

Murat koskoca adam olmuş, koca köyün yarısını servetine katmış, bastığı yeri titretmişti bu yaşına değin lakin bir anasına söz geçiremiyordu. Olmaz diyordu. Başkasına sevdalıyım diyordu amma anası da Nuh diyor peygamber demiyordu.

"Bana bak guzum. Ende gulaklarını aç beni eyice dinle. Bi sefer deycen bida demeycem. Beni köyün saf gancıklarıyla da garıştırma. Sevdiği varmışta bilmem ne. Sevdalın vardı da bunca zaman neye demedin oğlum. Hangi körpe istedin de varmadı. Buban seni bana beni sana emanet etti bilirsin. E ben geldim elli beş yaşıma bundan gayrı senin deli götlüklerinle bi zahmet garın uğraşsın. "

Aslında son cümleye kadar gayet iyi gidiyordu diye düşündü Murat. Ne var ki sonunda yine kimin anası olduğunu belli etmiş ve daha fazla onunla uğraşmak istemediğini beyan etmişti Hatice Kadın. Murat tam anasına evlenmek istemediğini net bir dille beyan edecekti ki dışarıdan anasının ahiretliğinin sesi duyuldu.

Murat başını asice iki yana sallayıp, "Hah bir bu eksikti." diye huzursuzca söylendi.

Anası söylediğini duymuş ayağının ucuyla oğlunu dürtüklemişti.

"Sus len." diye de uyarmayı ihmal etmedi.

Saygısından ayağa kalkan Muratla anasıda ayaklandı. Hayriye Hanım yıllar evvel evlenip köyden kasabaya göç etmişti. Sık sık olmasa da anasını görmeye gelir bazenleri de Murat'ın kasabada işi çıkınca anası peşine takılır soluğu ahiretliğinin yanında alırdı. İçeri giren ellilerinin sonunda olmasına rağmen salına salına yürüyüp çantasını sedire atan kadına hayretle baktı. Kadın yaşlanmayı unuttuğu gibi giyimi kuşamı da yarı yaşındaki hatunlara taş çıkarırdı. Hayriye Hanım yüksek ökçeli ayakkabısını çıkarınca boyu Murat'ın omzundan aşağıda olan anasından bile kısa kalan boyuna bakmadan endamını elden bırakmıyordu. Gelip Hatice Hanım'a sarıldı önce "Hoş geldin Hayriye gözümüz yollarda galdı vallahi." diyen anasına "Hoş gördük bacım. Gız iş güç bitmiyor ne edeyim." dedikten sonra eli aheste aheste havalanıp her zaman yaptığı gibi Murat'ın yüzüne doğru yükseldi. Murat az önce yapılan konuşmadan dolayı gergin duran yüz ifadesini değiştirmeye tenezzül etmeden memnuniyetsiz şekilde öptü kadının elini ve geri çekilip kalktığı sedire gerisin geri oturdu.

Hayriye Hanım da ahiretliği ile beraber diğer sedire oturup çenesinin altında sıkı sıkıya bağladığı ipek eşarbını gevşeltti. Murat ikiliye şöyle bir bakıp kendi alemine daldı.

Kimdi bu kız? Nasıl kabul etmişti karşılıklı bir çay dahi içmediği adamı? hadi mala mülke kandı diyelim. İnsan hiç mi merak etmezdi yahu. Gerçi Murat'ta zerre merak etmiyordu. İçi sıkılmıştı bu evlilik bahsinden Hayriye Hanım gider gitmez hemen bu işin olmayacağını net bir dille anlatacaktı anasına ve o da kabul edip susacaktı gayrı, yani en azından öyle umuyordu. Zorla güzellik olmazdı sonuçta olmamalıydı.

"Ee Hayriye güzel gızım ne ediyo anlatıve." deyince Murat tilki gibi kalkan kulaklarını anasının dediklerine dikkat kesti.

İnşallah dedi içinden inşallah küçücük kızı bana yamamaya çalışmıyorlardır.

Kara ÇalıWhere stories live. Discover now