Bunlar sadece cansız manken!

293 15 1
                                    

Gecenin ilerleyen saatlerinde sokak, alışıldığı gibi sessizliğe boğulmak istese de köşedeki kafe buna izin vermiyordu. Sekiz kişilik bir grup Rose'un doğum gününü kutlamaya öyle bir dalmışlardı ki o an için hiçbir şey umurlarında değildi. Bir ara nefes almak için durduklarında bir telefonun çaldığını duydular. Telefonun kime ait olduğunu hatta nerde olduğunu bulana kadar telefon sustu. Elinde telefonla masanın altından çıkan Rose " Oooo olamaz yedi cevapsız arama" dedi. Mike gülerek 'annen bugün de rahat bırakmaya niyetli değil' dedi. Rose  şaşkın bir şekilde:

- Bu patronum, dedi. Scarlett:

- İyi niyetli patronun bay Smith de doğumgününü kutlamak isteyebilir, diyince gençlerin arasında bir kahkaha koptu.

- Saat gecenin iki buçuğunda mı, dedi Rose ve "Siz devam edin ben geliyorum" derken patronunu aramak için dışarı çıkmıştı bile.

- Alo, bay Sm...

- Rose! Mağazadaki sen misin? Eğer sensen bu hiç komik değil ve doğumgünün dahi olsa seni affetmem!

- Hayır ben arkadaşlarımla birlikte kafedeyim. Bunu nerden çıkardınız?

- Tamam Rose. Sakin oluyorum. Söz seni affedeceğim ama bana doğruyu söyle. Mağazadan beni sen mi arıyorsun? Şehir dışında olmasam elbette gelirdim ama bana doğruyu söyle o sen misin?

- Hayır Bay Smith. Çocuklardan biri olmasın?

- Hayır onları mesai saatleri içinde bile mağazada zor tutuyorum. Onlar olamaz.

- Bakın bile...

- Rose.

- Efendim?

- Doğumgünün olduğunu biliyorum ama senden bir ricam var. Lütfen gidip bakar mısın?

- Bakın çocuklar olduğundan eminim. Yoksa söyleyin bana kim mağazanıza girip de sizi arar ki?

- Tamam öyleyse Rose lütfen mağazaya git ve onları çıkart.

-Bay Smith! Bay Smith!

- Dıt...Dıt...Dıt...

- Lanet olsun!

Rose doğumgünü partisini arkadaşlarına bırakıp mağazaya doğru ilerledi. Hemen, mağazanın 22 yaşında ama çocuk gibi şımarık ikiz çalışanları Jake ve Jane'i çıkartıp mağazayı kapatıp dönecekti. Kapıya varınca anahtarları cebinden sinirle çıkartıp kapıyı açtı. Tekrar kapatmadan telefonun olduğu 2. kata koşarak çıktı.

-Jake..Jane.

İkinci katta telefonun olduğu odada kimse yok gibiydi. Uzun ve karanlık koridorda, sağlı sollu mankenlerin arasında ilerlemeye başladı. Birden bir sesle irkildi. Arkasına dönüp baktı. Açık bıraktığı kapıyı biri kapatmıştı sanki.

- Çocuklar hiç komik değil!

Sağ tarafta bir şeyin hareket ettiğini hissetti. Dönüp baktı. Sadece cansız mankenler vardı. Bir an için aklından bir şey geçti. Sonra kendi kendine güldü. 'Onlar sadece cansız manken.' Böyle kendi kendine gülerken, birden gördüğü şeyle gözleri kocaman açıldı. Mankenin biri kendine yavaşça döndü, sonra diğerleri. Ne yapacağını şaşırmıştı. ' Bu bir rüya olmalı, onlar sadece manken.' geri geri gitmeye başladıkça mankenler ona doğru gelmeye başladı. Sonunda düz duvara çarptı ve öylece kaldı. Tek umudu bunun bir rüya olmasıydı.

*****

Doktor hala buralarda işe yarar bir şeyler ararken gündüzki mağazanın önüne geldiğini fark etti. Döndü ama ilerlemeden birden kafasını çevirip kaşını kaldırarak geri bir bakış attı: " Bu mankenler sıtıtıyor mu?" Daha da yaklaşıp gözlerini kısarak bakarken, yukardan bir çığlık sesi geldi. Kafasını kaldırıp binaya baktı, tekrar indirdiğinde karşılaştığı şey daha garipti. Mankenler de çığlığa Doktor gibi tepki vermişler, yukarı bakıyorlardı. Birden mankenlerle göz göze geldi. Yukarıdaki çığlığın sebebini de anlamıştı. Açık kapıdan girerek koşmaya başladı. İkinci kata geldiğinde, rastgele bir kapıdan içeri daldı burası depoydu. Deponun dibinde başka bir kapı daha görünce oraya ilerledi. Kapıyı açmaya çalışırken çok ağır olmayan bir engel de arkadan zorluyordu. Zar zor kapıyı açtığında bir olayı bölmüş gibi hissetti kendini. Sekiz manken ve korku içindeki sarışın bir kız ona bakıyordu.

- Tüm bunların anlamını biliyorum. Savaş ve kıtlık yüzünden ülkeleri mahvolduğu için başka bir gezegen gerekliydi. Ve bu da elbette ki Dünya'ydı. Çünkü bedensel olarak birleşebilecekleri madde  plastik dünyada bolca var, diye hızlıca açıklama yapan Doktora hepsi şaşkınlıkla bakıyordu. Rose:

- Sırası mı şimdi, sen de kimsin? diye bağırdı.

- Yaşamak istiyor musun?

- Evet.

- Koş!

Doktor koş dedikten sonra Rose'un elinden tutarak,  zaten yavaş hareket eden bir de onun gelmesiyle şaşkına uğrayan mankenlerin arasından koşmaya başladı. Koşarken:

- Sadece 10 saniyemiz var, dedi doktor.

- Ne için?

- Kendi tuzağımda ölmememiz için!

Koşarak binadan çıkıp yolun ortasına vardıkalrında, bina aniden alev aldı. Doktor gözleri kocaman açılmış şekilde binayı izleyen Rose' a yaklaştı:

- Bu gerekliydi.

- Sen kimsin?

- Doktor.

- Doktor kim?

- Sadece Doktor.

Doctor & RoseWhere stories live. Discover now