0.8

14.7K 541 318
                                    

Yorum yapmayı unutmayıınn🍓

Bölümlerin yayın tarihini panomda paylaşıyoru. Haberdar olmak için beni takip edebilirsinizz

8

Beş kişi kafeye gelmiştik, bütün kafe bizim masada ki sesle yankılanıyordu. Anıl buradaydı ve üç kere bakışlarımız kesişmişti. Biz kafenin sol kısmında, camların önünde ki en arka masadaydık Anıl ise kafenin sağ tarafında duvarın dibinde sakin olan kısımdaydı. Onu özlüyordum ve gördüğüm zaman bu özlem daha çekilmez bir hal alıyordu.

Omzuma atılan kol ile daldığım düşüncelerden çıkmış masaya geri dönmüştüm. Cem'in kolu omzumdaydı laubali bir tavırda masada bir şeyler anlatıyordu. Burak'ın bakışları Cem'in kolundaydı, kendini bir şey dememek için zor tuttuğu belliydi.

Cem'in kolunu nazik bir şekilde omzumdan indirdim buna karşı mahcup bakışları beni buldu. "Kusura bakma farkına varmamışım."

Sorun olmadığı belli eden bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Anılın bakışları bendeydi ve dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı. Cem'in elini çekmem mi hoşuna gitmişti yoksa beni gördüğü için mi gülümsüyordu? Tabii bunların hiçbiri olmayıp başka bir şeye de gülüyor olabilirdi, benle hiç alakası olmayan bir şey. Ama ben, benimle ilgi olan bir şeye gülümsemesini tercih ederdim.

Anıl'ın ayaklanıp lavaboların olduğu kısma ilerlemesiyle beynim alarma geçmişti. Yanına gitmek istiyordum ve gidecektim de. Masadakilerden müsaade isteyip çantamla beraber ben de Anıl'ın peşinden gittim. Lavabolar için dar bir kolidor vardı. Duvarlar kafenin sakin kısmı olan tarafla uyumlu bir şekilde mat siyah renge sahipti.

Siyah duvara sırtımı yaslayıp gözlerimi erkek tuvaletine diktim, Anıl'ın çıkmasını beklemeye başladım. Aklıma ortaokulda erkeklerin saçını çekmek için peşinden koştuğum ve onların erkekler tuvaletine saklandığı anılarım dolmuştu. Evet, şu an da bir erkeği kovalıyordum ama saçını çekmek için değildi.

Anıl kapıdan çıkınca yaslandığım duvardan ayrılıp karşısında dikildim. Kaşları havaya kalkarken adımları yavaşlamıştı, bana çok yaklaşmadan da durmuştu.

"Küçük?" Soru sorar gibi çıkan sesine karşı gülümsemem yüzümde yer bulmuştu yine. Onu görünce, sesini duyunca varlığını hissedince karşı koyamadığım bir şekilde dudaklarım yer çekimine karşı yukarı kıvrılıyordu.

"Kitabı bitirdim." Çantamda ki kitabı çıkarıp ona uzattım ve konuşmaya devam ettim. "Beğendiğim kısımların altını kurşun kalemle çizdim, rahatsız olursan silebilirsin."

"Silmem." Kitabı elimden alınca söyleyecek bir şey kalmadığı için masaya dönmek için arkama dönmüştüm ki eli kolumu tutmuştu.

"Beraber bir şeyler yapmak ister misin?" Deli miydi bu? Sorduğu soruya bak tabii ki onunla bir şeyler yapmak isterdim. Onunla her şey yapmak isterdim. Onunla birlikte olsaydım da yeterdi. O varsa her şeye tamamdım.

Gözlerim sevincimin etkisiyle büyürken ağzım kulaklarıma varmıştı. Kafamı hızla aşağı yukarı sallarken gözlerimin içinin parladığını hissedebiliyordum.

"Sen önden çık ben masadakilere söyleyip gelicem." Beni onaylayıp yanımdan ayrılmasının ardından üç dakika lavaboda oyalanmış ve saçımı düzeltmiştim, masadakilerin özellikle Burak'ın şüphelenmesini istemiyordum.

Masaya ilerleyip direk konuya girdim. "Gençler, babam çağırdı benim çıkmam gerekiyor. Size iyi eğlenceler."

Bu yalanım diğerleri için oldukça iyiydi ama Burak bunu yemediğini belli eden bir şekilde bakıyordu. Yüzünde zoraki hoşnutsuz bir tebessüm, çatık kaşlar, ağır ağır sağa sola sallanan başı ve devirdiği gözleri. Burak'a aldırmadan kafeden ayrıldım.

POİSONER | DADDY ISSUESWhere stories live. Discover now