Bölüm 19

54K 1.2K 152
                                    

Merhaba,
Beğeni ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim beni çok mutlu ettiniz.

Bu bölümde de iyi beğeni ve yorum olursa akşama tekrar bölüm yayımlamayı düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

>><<

" Henry dudaklarını tenime değdirdi. Bu benim inlememe sebep oldu. Mavi gözlerin de gördüğüm arzu ve şehvet beni de azdırmıştı. "Beni istiyor musun El? İçine girip sikmemi istiyor musun? Boşluğunu doldurmamı istiyor musun?" Bana sorduğu soru ıslanmama sebep olmuştu. "İstiyorum. Beni sikmeni istiyorum." dedim inleyerek. Henry cevabıma gülümsemiş erkekliğini kadınlığıma sokmuştu. İçimdeki yangın ve kudurmuşlukla birlikte çığlık attım. "Çok sıcak ve sıkısın delirtiyorsun beni." Boynuma öperken kurduğu cümleler yüzünden aklımı kaybet üzereydim. İçime giriş çıkışları oldukça sert ve azdırıcıydı. Dudaklarımı ısırdım. Altında çırılçıplak olmak, kadınlığımdaki erkekliği, tenime değen teni, birbirine bulaşan terlerimiz bayılacak kadar kudurtmuştu beni. "Çok güzelsin." Henry'nin ortamdaki ateşi dahada alevlendiren cümleleri orgazm olmama yaklaştırıyordu. İçimdeki erkekliğinin kasılmasını hissettiğimde bende kasılmaya başlamıştım."

Birden çalan alarm sesiyle sıçrayarak uyandım. Az öncekiler gerçek miydi rüyamı anlayamamıştım. Bacak arama baktığımda oldukça ıslanmış göğüslerimde uyarılmış gibi uçları dikleşmişti. Resmen az önce fantezili bir rüya görüp orgazm olmuştum. Bu hayatımda yaşadığım en garip tecrübeydi. Hemen kalkıp duşa girdim.

>><<

Oturduğum sandalye kadınlığıma baskı yapıyordu. Sabahki rüyanın etkisinden bir türlü kurtulamamıştım. İşime asla konsantre olamıyordum. Neden bilmiyorum ama sürekli rüyadaki gibi azgın hissediyordum kendimi. Sevilmeyeli en az iki yıl olduğu için bu rüya oldukça etkilemişti beni. Dalgın bakışlarımla baktığım tabletime Henry'nin öksürüğüyle kendime gelmiştim. "Nasıl gidiyor?" dedi. Onun için takım tasarlıyordum bugün. Tabletime baktım henüz ortada bir şey yoktu. "İyi." dedim ama durum çok kötüydü. Henry çok inanmasada üzerinde durmamış, "Dün diktiğin takımda dar olan yerler var." dedi. Kafamı salladım. "Bay Cavill siz giyin ben düzelteceğim yerleri işaretleyim." dedim. Henry kafadıyla onaylayıp köşeye geçti. Burası merdivenlerden görünmeyen tek noktaydı. Takımı masanın üzerinden alıp ona götürdüm. Henry gözleri üzerimdeyken soyunmaya başladı. Bu görüntü için çok yanlış bir zamandaydım. Yüzümü çevirmek istesemde içimdeki azgın sürtüğe engel olamamış onun soyunuşunu izliyordum. Henry yavaş yavaş açtığı düğmeleriyle kaslı vücudunu sergilemeye başladı ilk önce. Onu izlediğimin farkında olduğu için mi bilmiyorum ama oldukça yavaş hareket ediyordu. Üzerindeki gömleği çıkardığında nefesim kesildi. Görünüşe göre 2 yıl oldukça yaramıştı. Kol kasları daha da büyümüştü ve artık sırt kasları vardı. İstemsizce dudağımı ısırıp bacaklarımı birbirine yapıştırdım. Bu bir işkenceydi. Henry diktiğim gömleği giydiğinde elime iğneliğimi alıp, potluk ve dar olan yerleri iğnelemeye başladım. İlk güne kıyasla bu sefer ağırdan alıyor ve resmen onu elliyordum. Bunu yaptığım için kendimi kızsamda elimde değildi.

Henry'nin kolunu tutup iğneyi sokmaya başladım ama bir türlü girmiyordu. Aslında kol kaslarından olan bakışlarım yüzünden iğnenin girmediğini düşünmemi sağlıyordu. "El?" Henry'nin bana seslenmesiyle ona döndüm. "Elim." dedi. Hemen eline giden bakışlarım iğnenin neden girmediğini anlamama sebep oldu. Henry'nin eline sapladığım iğneyi çıkarttığımda kanamaya başlamıştı. Hemen kanayan yeri dudaklarıma götürüp emdim. Gözlerim Henry'e kaydığında, koyulaşan maviliklerine baktım. Neden koyulaştığını sorguladığımda düşen jetonumla hemen Henry'nin elini dudaklarımdan çektim. "Ah ben çok özür dilerim Bay Cavill.", resmen sıçmıştım ve şu an sıvıyordum. Henry bana doğru yürümeye başladığında ben de geriye doğru gidiyordum. Sırtıma değen duvarla köşeye sıkışmıştım. Kaçacak yerim kalmamıştı. Henry koyu bakışlarıyla dudaklarıma bakıyordu. Sesli bir şekilde yutkundum. Kalbim yerinde çıkacakmış gibi atıyordu. Henry bedenini bedenime yaslamıştı. Söyleyecek bir şey bulamıyordum. Ona karşı koyamıyordum. Henry eliyle çenemi tutup dudaklarımı dudaklarına yaklaştırdı. Zaman o kadar yavaş ilerliyordu ki düşüp ölebilirdim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Henry dudaklarını dudaklarıma değdirip, sertçe öpmeye başladı. Onun bu sert öpücüğü son akıl zerreminde uçmasına sebep olmuştu. İçimdeki yangınla birlikte onu kendime çekip iyice bedenlerimizi yapıştırdım. Uzun aradan sonra gelen bu öpücük başımı döndürmüştü. Henry azgın bir hayvan gibi dudaklarıma saldırıyordu. Nefessiz kaldığımızda dudaklarımı boynuma gitmişti. Eliyle bacağımı kaldırıp, erkekliğini dayayacak yer açmıştı. Erkekliğini kadınlığıma dayadığında inledim. Ölüyordum. Şu an tam manasıyla ölüyordum. Henry gömleğimin düğmelerini açıp göğüslerimi ortaya çıkardı. İki bacağımdan tutup bacaklarımı beline doladı. Erkekliği sertleşmişti. Nefes nefeseydik. Henry açtığı göğüslerimi sütyenin açıkta bıraktığı kısımlarını öpüyordu. Şu an diri diri mezara gömülüyormuş gibi hissediyordum. Henry'nin yakasından tutup dudaklarına yapıştım. Dünyanın en güzel zehri olan dudaklarını kana kana içiyordum. Henry beni kucakladığı gibi koltuğa atmıştı. Birlikte düştüğümüz koltukta deli gibi sevişiyorduk ki 2. Kattan gelen sesle durduk. "Efendim, Bay Cavill?", bu Lisaydı. Merdivenlere çıkmaya başladığında Henry'i üzerimden itip ayağa kalktım. Atölyenin lavabosuna koşturup girdim. Kapıyı kilitleyip aynadan kendime baktım. Henry gömleğimin yarısına kadar düğmelerimi açmış, sütyenimin içindeki memelerimin bir tanesini özgürlüğe kavuşturmuştu. Vücudumun bir çok yerinde de kızarıklık vardı. Hangi ara bu kadar kendimizi kaybetmiştik bilmiyorum. Eğer Lisa gelmemiş olsaydı olacakları aklım almıyordu. "Lisa giyiniyorum gelme." Henry'nin sesini duyduğumda istemsizce güldüm. Elbette böyle diyecekti. O önündeki kabarıklığı yoksa nasıl açıklardı. Lisa, "Ah efendim çok özür dilerim. Yarım saattir telefonunuz çalıyordu onun için rahatsız ettim." dedi. "Tamam sen odama bırak ben daha sonra bakarım. Bir daha rahatsız etme." dedi. Lisa hayatımı kurtarmıştı. Ona borçluydum.

PATRON  (+18)Where stories live. Discover now