XLIII

967 73 55
                                    

Zerrin

Yetmiş sekiz yaşıma rağmen yüklendiğim sorumluluklar hayata yeniden başlamış gibi hissettiriyordu. Yıllar önce oğluma bıraktığım şirkete tekrardan dönmek hem tuhaf hem de buruk hissettirmişti. Ama kendi ellerimle büyüttüğüm şirketimi başıboş bırakamazdım. Bundan sonrası için bir sürü planım vardı. Hepsini teker teker hayata geçirecektim. Kalan ömrümü şirketimi ayakta tutmaya adamıştım. Ama bir kaç önce beni bulan gizemli adamın anlattıkları , oğlumun katillerinin hâlâ yaşadığını anlatması beni farklı bir amaca daha sürüklemişti.

**Bir kaç gün öncesi**

Şoförüm arabayı durdurup kapımı açtı. Bastonum ile destek alarak indim. "Beni ne biçim bir yere getirdiniz böyle." diyerek şoförü azarladım.

"Efendim, verdiğiniz adres burası."

"Neyse , tamam." Arkamı dönüp tarif edilen depoya doğru yürümeye başladım. Farklı bir arabayla gelen adamlarım peşime takıldılar. Yıkık dökük şeylerle dolu depoya girdim. Beni görünce oturduğu sandalyeden kalkan adam 40'lı yaşlarının sonunda gibi görünüyordu. Aramızdaki mesafe birkaç adıma düşene kadar bana yaklaştı. Elini uzattı. Ellerine bakıp hiçbir şey demeden gözlerimi yüzüne çevirdim. Boşta kalan elini geri çekti. "Beni bizzat ayağınıza kadar çağırma cesaretini size sağlayan önemli konu nedir? Çok fazla ısrar ettiniz ve ben de gelmeyi kabul ettim. Umarım beni yanıltmazsınız."

"Geldiğiniz için teşekkür ederim. Ama oğlunuzun cinayet ile ilgili gerçekleri bilmek istemez misiniz?"

Kaşlarımı çatarak yüzünü süzdüm. Söyledikleriyle ilgili kendinden fazlasıyla emin görünüyordu. "Ne demek istiyorsun? Benim oğlum bir çatışmada öldü. O çatışmadan sağ çıkan birkaç kişi de tutuklandı."

"Zerrin Hanım, bilmediğiniz şeyler var. Oğlunuz o çatışmada öldü. Buraya kadar doğru. Ama yakın zamanda eski patronum Selma hanım şüpheli bir şekilde öldü. Onun öncesinde kocası Serdar bey oğlunuzun öldüğü çatışmada öldürülmüştü."

"Bana bildiğim şeyleri anlatmak için mi geldin adam? Beni bunun için çağırdıysan senin için hiç iyi olmaz." Sinirle bastonumu yere vurdum.

"Elbette hayır. Kısaca şöyle anlatayım size. Selma Hanım'ın ölümünden dolayı Emir Sedefoğlu'ndan şüpheleniyorum. Bu adamın hem Serdar bey ile hem de Selma Hanım ile düşmanlıkları olmuştu. Bu düşmanlıkların ardından ikisi de şüpheli bir şekilde öldüler."

"Benim oğlumun ölümü de Serdar'ın öldüğü çatışmada olmuştu. Bu yüzden Mahir'i Emir denen adamın öldürdüğünü mü düşünüyorsun?"

"Düşünmekten fazlası var. Hem Serdar Bey'in hem de Mahir Bey'in aynı çatışmada ölmesi tesadüf olamaz. Ben Serdar bey ile yıllarca çalıştım. Mahir bey ile uzun yıllardır iş yaptığını biliyordum. O büyük alışveriş sırasında ortada hiçbir sebep yokken sizce birbirlerine kurşun sıkmaları doğru mu?"

Adamın söyledikleri bir nebze mantıklı gelmeye başladı. "Yani diyorsun ki orada başka biri daha vardı. O kişi kurşunu sıkarak çatışmayı başlattı. Pekala, bunların hepsini tamam diyelim. Benden ne istiyorsun?"

"Aslında tek istediğim adalet. O Emir denen cani elini kolunu sallayarak dışarıda geziyor. Ben cinayet ile ilgili daha önce ifade vermiştim. Beni tehdit edip ifademi değiştirmeye zorlamıştı."

"Aslında diyorsun ki ben bu adamdan korkuyorum. Ondan kurtulmam lazım. Sen de oğlunun asıl katilini bulmuş olursun."

"Bir bakıma öyle de diyebiliriz."

"Bak Nihat. Benimle görüşerek farkında olmadan risk almış oldun. Ben kimseye benzemem. Acımak nedir bilmem. Bu anlattığın şeyler doğru değilse bunun sonu senin için iyi bitmez. Çünkü bu iddialarının üstüne o Emir denen adamı çözmeye çalışacağım. Dediklerin doğru değilse işte o zaman seni ben gebertirim."

GÜNAHLARIN GAZABI(GAY)(GERİLİM)(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin