3.BÖLÜM "VAZGEÇMEMEK"

50.1K 5.7K 4K
                                    

Instagram: hikayelerindeyasar

Karanlıklara sitem edeceğimize hepimiz bir mum yaksak, karanlıklar aydınlığa dönerdi.

3.BÖLÜM "VAZGEÇMEMEK"

Bir poğaça yapmak için gereken bir kaç şey vardır: süt, yağ, şeker, kuru maya, un ve tuz. Gerekli malzemeleri birbirine karıştırırız ve hamuru yoğurduktan sonra mayalanması için bekletip fırına veririz. Her şey bu kadar kolaydır.

Fırına gülümseyerek baktım. Bundan önceki iki denememde başarısız olmuştum ama mantığı çözmüştüm, bu sefer güzel olacağına inancım tamdı. İçine sevgimi de katmıştım, peynir de... Bu poğaçanın güzel olmaması mümkün değildi.

Eldivenlerimi takıp fırını söndürdükten sonra fırının kapağını açtım ve tepsiyi ucundan tutup dışarı çektim.

"Allah kahretsin ya!" Poğaçalardan birini kaldırırken ofladım. Yemek yapmak asla bana göre değildi, özellikle de poğaça! Altı yanmış poğaçaları daha önce iki kere daha yaktığım poğaçaların olduğu çöpe dökerken aynı zamanda saati kontrol ettim. Bugün Alp Merih Bey'in evindeki beşinci günümdü. Bu beş gün boyunca Alp Merih Demirhan'ı sadece iki kere görebilmiştim, adamın kendi özel şefi bile vardı ama yemeklerini çalışma odasında yiyordu. Bahçeye bile çıkmıyordu, ona ulaşmaya çalıştığım her an daha kapısını çalar çalmaz girmemem gerektiğini söylüyordu. Delirmek üzereydim, kaskatı kesilmiş bir duvarla karşı karşıya gibi hissediyordum. Ona ulaşmak için harcadığım tüm çaba birer hiç oluyordu. Tek yaptığım salonda oturmak ve asık bir suratla telefonuma girmek ya da kitap okumaktı. Onun için çabalamak istiyordum ama beni habire reddetmesi gururuma dokunuyordu. En sonunda bende ılıman bir barış çağrısı yapmak istemiştim ve bulduğum fikir ona poğaça yapmaktı.

Sırf bu yüzden sabahın beşinde kalkmıştım. Gecede uyumadan önce elli tane tarif izlemiştim. Hayatı boyunca omletinde yumurta kabuklarıyla yemiş biri olarak kendime inanamıyordum, şaka gibiydi. Şu an üstümde mutfak önlüğü ve ellerimde pişirdiğim hamurun kokusu vardı.

"Tamam Ada," dedim kendimi sakinleştirmek ister gibi. "Hayatta yapamadığın hiçbir şey yok, bir poğaça seni caydıramaz. Tekrar dene."

Artık neredeyse una bulanmak üzereyken tarifi tekrar okudum ve peynirini bol bol koyarak poğaçaları yaptım. Fırına verdiğimde aynı zamanda saate de baktım. Çok az vaktim vardı ve tarife göre yazan dakikada fırını söndürmem mümkün olmadığı için hızlıca hazırlanıp on dakika önce poğaçaları çıkardım.

"İnanmıyorum, bu sefer yanmadı."

İnanılmaz güzel görünen dereotlu, peynirli poğaçalarıma bakarken mutlulukla gülümsedim. Poğaçaları bir mucizeyi elimde tutar gibi güzelce kaba yerleştirip aynı zamanda Ahu da uyanınca yesin diye kenara koyarken mutlulukla dans ettim.

Her zamanki rutinimi yapıp üç otobüs ve bir minibüs değiştirip sabahın köründe bir kilometre yol yürüdükten sonra artık canım çıkmışken güvenliğe her zamanki gülümsememle selam verdim. Hala poğaça dolu kap elimdeydi. Çantamdan bile daha sıkı korumuştum onları.

"Günaydın."

Artık yavaş yavaş sabah enerjime alışmış olan Seyfi Amca gülümseyerek "Günaydın kızım," dedi. Onun yanından seke seke geçip eve girerken kapıyı bana Elif açtı. Elif eğlenceli bir kızdı, çok çalışkan ve hamarattı. Ben dağıtıyordum, o topluyordu, okumayı seven biriydi, boş zamanlarımda okumam için kütüphanesinden bana Dostoyevski kitapları vermişti. Evin daimi çalışanıydı, gece buraya çok yakın olan kendi evine dönüyordu.

KARANLIKWhere stories live. Discover now