thirty three

8.5K 394 116
                                    

Yine sıradan bir günün eteklerine asılmış, alışmış olduğum kantin sırasında öylece bekliyor ve Cedi'yi düşünüp sakin olmaya çalışıyordum. Bilirsiniz, beni en çok dinginleştiren fakat aynı zamanda en çok heyecanlandıran kişiydi kendisi. Burada olmamasını fırsat bilip beni sakinleştiren tarafını düşledim.

Ayrıca son zamanlardaki durumumuz da gayet iç açıcı ve göz kamaştırıcıydı. Henüz ortada bir şey olmamasından ise ikimizde memnunduk. Ona olan sevgim, onun bana karşı beslemeye başladığı hoşlantısıyla gittikçe göklere çıkmaya başlamıştı çoktan.

Önümde duran Yağız ve Deniz, Cedi bugün okulda olmadığı için onun yerine bana göğüslerini gere gere yoldaşlık ve yandaşlık yapıyorlardı. Oğuz'da bu gruba dahil olmak istemişti tabii ancak bunun gerçekleşmemesi gerektiği konusunda oldukça ısrarcıydım.

Üstelik kendisi bu aralar tam bir aşk böceği gibi dolanıyordu etrafta. Nedenini hâlâ bilmiyordum.

"Bu sıra, Caner Hoca basketi bırakınca falan bitecek herhalde." Deniz'in haklılığı karşısında onu içimden kısaca alkışladım ve yeniden eski pozisyonuma dönüp sakince etrafı izlemeye devam ettim.

O sırada ise arkamdaki nefesi hissetmek hiç de zor olmamıştı.

"Merhaba, Cici Kız." İki haftadır, bence aşk acısı çektiğinden dolayı okula gelmeyip hepimize oldukça mutluluk dolu dakikalar yaşatan, biricik dostumuz Kardelen.

Hiçbir şey söylemeden önüme döndüm ve Yağız ile Deniz'in onu fark etmemesi için sessiz kalmaya çalıştım. Bende uzun zamandır başımda bir şey eksik diyordum. O şey sonunda buldu beni, dertlerim!

"Selam verdim Lila, bu kadar kaba olmadığını biliyorum." Kardelen, yeni boyattığı çakma sarı saçlarıyla, ortada görünmediği o uzun aranın acısını çıkarmak istercesine herkesi kendine baktırıyor ve suratındaki gülümsemeden hiç ödün vermiyordu.

Derin bir nefes üfledim ve kendi kendime küçük bir söz verip sakin kalmaya çalıştım. Şayet bu sözlerim olmasaydı, her an her şey olabilirdi. "Merhaba."

Yağız ve Deniz, kendi aralarında bir konu hakkında tartışırken bizi fark etmedikleri için rahatlamıştım. Emindim ki eski konuları açarlardı ya da Kardelen onları buna zorlardı. "Cedi ile berabermişsiniz, kutlamak istedim. Aynı zamanda geçmiş olsun demek için de gelmiştim,"

"Ne için?" Kaşlarım çatık bir halde bende daha uzun olan boyu karşısında, dediğini anlamak için ona bakmak zorunda kalmaktan nefret etmiştim o an. Bana öyle burnu havada bakıyordu ki, kendinden iyice tiksindiriyordu tavırlarıyla.

"Kısa zaman sonra gelecek olan ayrılık haberinizden bahsediyorum, tatlım."

Gözlerim önce boş bir ifadeyle onu süzdü, ardından gitgide kocaman oldu. Yoksa... Yoksa anonim o muydu? Bana aynen bu tür söylemlerde bulunan biriydi o da. Hiçbir şey demeden gözlerine uzun uzun baktım. Anonim her kimse, Kardelen'le benzeyen ya da bizzat kendisi olan biri olmalıydı.

"Geleceği görebiliyorsun madem, neden önce kendine bakmıyorsun Kardelen? Çünkü ben seni etrafımda dahi görmeyeceğime inanıyorum. Aynen bu iki hafta boyunca aşk acısı çekerken kaybolduğun gibi kaybolacağını düşünüyorum tam olarak."

Gözlerindeki hırs, yüzünü es geçip dudaklarına yapıştı ve bu sefer gerçekten sinirli bir kahkaha attı havaya. Aynı zamanda sol tarafımızdaki erkek topluluğunun ona hayranlıkla bakmasına sebep oldu.

"Etrafında olmayacağımı bende biliyorum ancak etrafında olmayacak başka birini daha oldukça yakından tanıyorum."

Ve bu sözlerinin ardından, geldiği ilk günden beri Kardelen'in yanından tek dakika ayrılmayan Sanem, her zamanki yerini aldı. Harika ikililerdi doğrusu, en başından beri tanıdığım Sanem'in yanına da yalnızca o yakışırdı zaten.

Bana kısa bir bakış attıktan sonra Yağız ve Deniz'e dönen gözleri ile etrafı taradığında, onu umursamadan önüme dönmüştüm. "Oğuz nerede?"

Bu soruyu Kardelen'e yönetmiş olmalı ki, Kardelen kısaca bilmediğini söyledi ona. O sırada ise, kantinin kapısından Oğuz ve Hazal girmişti. Hazal, bir konudan dolayı sinirlenmiş bir vaziyette Oğuz'a kaşlarını çatmıştı. Oğuz ise her zamanki tatlı ve sinir bozucu gülüşüyle ona bakıyordu.

İşte o an anlamıştım Sanem'in o ikisine neden o kadar kızgın baktığını. Sanem, bu sefer hiç düşünmeden bana baktı. "Neden etrafındaki herkes senin gibi?"

Tiksinen bakışlarına eşlik ettim ve yüzüme alaycıl bir gülüş yerleştirdim. Yağız ile Deniz'de bizzat isteklerimi aldığında, ardıma bile bakmadan yanlarından ayrıldım. Anlaşılan gittikçe çoğalan bir düşman çevremiz vardı.

Tam dövülmelik olanlardan.

°°°

Cedi: Şşt, benimki.

Cedi: Bensiz neler yapıyorsun bakalım?

Lila: Cedi ilk haftadan hemen, 'meyve soy'a mı döndün cidden?

Lila: Senden hiç beklemezdim, benimki.

Cedi: Aslında soymanı istediğim şey meyve mi, orası da tartışılır güzelim.

Lila: Terbiyesiz adam.

Lila: Annem hâlâ seninle tanışmak için direniyor Cedi...

Cedi: Bende tam da bu yüzden çiçek bakıyordum. :)

Lila: Bugün gününüzde misiniz acaba Beyefendi?

Cedi: Bilmiyor musunuz, artık her günüm sizsiniz Hanımefendi.

Lila: İyi geceler. :)

Cedi: Şimdi, her şey çok daha iyi...

•••

Herkese merhaba ballarım!

Size minik sürprizlerim var, beklemede kalıın. ☘️

SÜT MISIR ➵ textingWhere stories live. Discover now