Berceste《2》

1.1K 221 94
                                    

Günlük °Devam°

"Kalbime söz geçirebilseydim, sana bu lafları söyler miydim? Ne zaman senden uzaklaşsam ruhum seni arıyor. Göğsüm bir yaşama acısı çekiyor. Beni istemezsen zorlayamam seni, ama şunu bil ki, bu ben de ki ruh senden başkasını istemez."


İçimden derin bir nefes aldım ama veremedim dışarıya, nefesim tıkandı boğazımda... İçim bir fırtına, dur desem yapma desem daha da çalkalıyor. Bu sallanış beni yıkıp sakin suların kollarına bırakmak istiyor. Ama kıyıya gelmem için engeller var önümde, çok büyük engeller. Aşılması zor engeller. Hislere dur diyememek ne zor iş. İçimdekileri dışarıya akıtmadan sakince susmak. Saatler boyunca aynı odada onunla olup, gözlerine rahatça bakamamak. Ey cennet! Kazanılması ne zor şeysin sen!

İçeride birbirinden bağımsız dışarıya verilen iki insanın nefesi...sindiğim duvar köşesinden bir kaç adım ötede duvara yaslanıp sadece karşıya bakan biri, benim için sadece biri. Öyle kalacak, sıradan biri...

İçimden geçen tek düşünce, 'Rabbim korkuyorum! Hayır, yanlış bir şey yapmaktan korkuyorum Rabbim! Rabbim her işin yanında kolaylık veren sensin. Kurtar beni, benden. Çünkü ben kendime hiç güvenmiyorum Rabbim.'

Söylediği kelimelerle yüreğime sevinç dalgaları yerleştiren, lakin beynimin 'yanlış' alarmları ile kendini teskin etmeye çalışan ben; belki bir saat, belki ondan daha fazla sindiğim duvarda öylece bekliyordum. Sessizliğime gömülmüştüm, keza o da öyle...

Oturmaktan uyuşan bedenimle, lekeli olan camdan gökyüzüne baktığımda geçen vakti gördüm. Namazım yüzünden harekete geçmem şarttı artık. Üzerimde necaset, yani kan vardı. Ama kurumuştu. Bu kıyafetle namaz kılmaktan başka çarem de yoktu. Feracem keza daha fena haldeydi. Ama abdestim de yoktu. Oda da banyo tarzında hiçbir şey de yoktu. Odanın içinde dolaşan gözlerim, yine yapmış yapacağını son durağı olan Üzeyir'de durmuştu. Sırtını duvara yaslamış, bacağının birisini göğsüne çekerek kendine sehpa yapıp, kolunu ona koymuş; koluna ise başını yaslamıştı. Yüzünü değil sadece civcivin tüylerinden daha koyu renkteki saçlarına baktım. İstemsiz yüzümde hafif, hüzünlü bir gülümseme belirdi. Oturduğum yerden, ona bir kaç dakika baktım. Gözlerim doyumsuz bir şekilde çamın kokusunu andıran saçlarında, şuursuzca dolaştı. Saçları tamamen düz değildi, hafif dalgalı olduğu için kafasında farklı yerlere akın etmişti. Saman renginde ki o saçlar, dişlerimi göstererek gülümsemeye ve bir yandan da gözlerimin çevresinin dolmasına engel olmadım. Beni resmen allak bullak eden adama son bir kez baktıktan sonra namazım geçtiğini hatırlayıp ayağa kalktım.

"Üzeyir" diye seslendim. Ama başını koluna yaslamış olan saman renginde ki, o nadide saçlı adam yüzünü bana döndürmedi. Bir kaç adım atarak, yüzünü görebileceğim konuma gelip gözlerimi ona çevirdim. Gözlerini kapatmış derin bir uykuya geçmişti. Yatak varken burada uyuması beni daha çok kendine bağlaması gereken sebepler grubuna eklenmişti. Benden uzak oturması ve dokunmamak için çaba sarf etmesi...kafamı olumsuzca sallayıp tekrar seslenecektim ki, belki bu seslenişim dışarıdan geçen bir insanın kafasında soru işareti oluşturabilir diye iki adım atıp yere çömelerek sesimi daha da kısarak, "Üzeyir" diye seslendim. Bir yandan elimle, kaşımı kaşıyıp diğer yönden düşünmeye başladım. Adam resmen baya baya derin uykuya dalmıştı. Seslenerek uyanmayacağını anladım ve çantama doğru koşup bitkiler ile ilgili önemli bilgiler yazdığım kitabımı aldım. Onun iki adım uzağında durup, kitabı onun koluna değdirerek dürttüm.

"Hıı.." diye çıkan sesiyle, tebessüm etmemek için kendimi tuttum. Şimdi adam birden gözlerini açar benim tebessüm ettiğimi görünce farklı bir yere çeker korkusuyla üst dudağımı dişlerimin arasına alıp sıktım. Tekrar dürttüm. Bu adamın dürtmeyle uyanacağı yoktu. Bu sefer kitabı sert bir şekilde ona vurup bir yanda da, "Ya Üzeyir kalkar mısın?" diye sessizce sitem ettim.

Kanlı MotifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin