Göz Açıp Kapayıncaya Kadar / 9

3.8K 390 1.9K
                                    


# BÖLÜMDEN ÖNCE :  Öncelikle, bu bölümü tam 3 kere baştan yazdım. Bölüm hazırdı başta ama beğenmedim, beğenmedim ve daha çok değiştirip durdum. Hazır olan bölümü elimde bekletmedim. Bunun için mesaj atıp kızanlar oldu. Tek yapmaya çalıştığım gerçekten emin olduğum bir bölüm hazırlamaktı. Üzgünüm gecikme için.

Hala tam olarak emin değilim bölüm için. Daha fazla duygu içermesini planlıyordum ama biraz daha değiştirirsem elimde yazacak bir şey kalmayacaktı. O yüzden... Karşınızda.

Bölümün şarkıları To Be So Lonely, Two Ghosts. Bu bölümden itibaren, Louis'nin şarkı süreçlerini işleyeceğiz ve bir şeyler... Çok daha farklı olacak. Bu bölüm her zamankinden daha fazla duygu yoğunluğu var çünkü karakterlerin psikolojileri bu bölüm daha karmaşık ve daha travmatik noktada. Umarım beğenirsiniz. Lütfen satır arası yorumlarınızı ve bir tanecik oyunuzu eksik etmeyin. Nerede ne düşündüğünüzü okumaya bayılıyorum çünkü. Hepsini okuyorum. Sizi seviyorum. Keyifli okumalar!

(Medyada hem sözleri hem de müziği  birlikte okumak için çok uygun bir şarkı bıraktım. Görsel olarak ise bölümde yer alan flashbackteki zamanlarını gösteren bir fotoğraf...)

#

Harry son yıllarda bu kadar duygusal değildi. Hatta, öyle bir insan olduğunu bile unutmuştu. Peki şu an olanların ne anlamı vardı? Onun bir sözüyle içindeki tüm denge titriyor, gözleri doluyor ve korumaya çalıştığı tüm sınırları kayboluyordu. Yavaşça gitarının askısını boynundan çıkardı ve yere eğilip gitarı nazikçe yere bıraktı. Başını kaldırmadı. Birkaç saniyeye ihtiyacı vardı.

Louis ise daha fazla dayanamayacaktı. Sikerler diye düşündü ve ayağa fırladı. Koltukların arasından çevik bir şekilde geçti ve sahnenin merdivenlerine doğru sağa dönmeden doğrudan ortasına doğru yürüdü. Sahnenin önüne geldiğinde kolunu uzattı ve elini sahnenin kenarına yerleştirerek kendisini yukarı çekti. Çevik ve hızlı bir hareketle havaya sıçradı ve sahneye ayaklarının üzerine indiğinde çabucak doğruldu.

Harry onun sahneye atlayışıyla hızla gözlerini açtı ve başını kaldırdı. Kaç sıra arkada onu izleyen Louis şimdi tam karşısında dikiliyordu. Sanki her şey bir saniyede gerçekleşmişti.

Louis gülümsedi ve başını hafifçe yana doğru eğdi. Öyle bir baktı ki Harry'nin nefesi göğsünde tekledi. "Ne?"

Louis bir şey söylemedi. Sessizliğini koruyarak öylece ona bakmayı sürdürdü.

Harry kafası karışmış, anlamaya çalışan bir ifadeyle hafifçe kaşlarını çattı. "Ben bu bakışı tanıyorum." dedi temkinli bir şekilde. "Bir şey istiyorsun."

Bunu fark etmesiyle gözlerini irice açtı ve Louis sessizliğini korurken, afallamış bir şekilde üst üste soru sormaya devam etti. "Ne? Ne var Louis?"

Louis öne doğru yavaş ama kendinden emin birkaç adım atarak ona biraz daha yaklaştı. "Bence gözlerimden okuyorsun." dedi neredeyse fısıldarcasına, okşayan bir ses tonuyla. Harry nefes nefese kalmıştı. Elinde olmadan, tamamen içgüdülerinin ona yapmasını söylediği şeye uyarak o da öne doğru birkaç adım attı ve aralarındaki mesafeyi çok aza indirdi. Kendine engel olamıyordu. Vücudunun, varoluşunun, ruhunun her bir parçası, benliğinin her bir zerresi ona doğru çekiliyordu. Yıllardır... Durmadan...

"Ne istiyorsun?"

Ve Louis aralarındaki son boşluğu, bir adımla kapattı. Artık Harry'nin varlığını fiziksel olarak da hissedebiliyordu. Gözlerini kapattı. Bunu hissetmek başını döndürmüştü. Uzun süredir yüzünü bile görmemesi, sesini duymaması... Bunlar ona yeniden nefes aldırmıştı belki ama bu... Yeniden doğduğunu hissediyordu. Bunu çok özlemişti. Gözleri kapalıyken burnundan derin bir nefes aldı. Onunla aynı santimetre kareye düşen havayı, belki onun nefesini içine çekmiş olmayı diledi. Gözlerini açtı.

all the songs i wroteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin