84- Peydah

2.5K 157 47
                                    

İçimde biriktirdiğim hasretlikler minik minik göğe yükselip gerçekleşme evresine dönüyordu. Sevdiğim adamla yağmurun altında karşılıklı bir şekilde el eleydim. Gözünü kırpmadan beni izlerken yağan damlacıkların tente gibi kirpiklerine vurup yere pıt pıt damlaması aptal aptal gülümsememe neden oldu. Üstelik yağmurun altında beni öpmüştü de.

"Seninle ıslanmak bile çok güzel. Her şey. Yeryüzündeki her şey seninle güzel. Aldığım nefesleri güzelleştiriyorsun. Yere yapışan umutlarımın tek tek ellerinden tutup ayağa kaldırıyorsun. Hele de ölü bir kadını yaşatman... Yıkılmamaya direnen bedenimin içindeki incinen ruhuma kara inci tanelerinin ışığını iliştirip zifiriden çekip alıyorsun. Beni iyileşirdin."

Bunları söylerken yağmur hafif dinmiş, konuştuklarım Bedir'e net bir şekilde gitmişti. Hemen sonrasında ise yağmur hızını yeniden artırıp saçlarım iyice üzerime yapıştı. Sağ elini elimden çekip yanağıma yapışan saçı usulca çekti. Sıcak avucu ıslak yanağımı kavrarken daha da yaklaşıp sırılsıklam olan bedeninin sıcaklığı vücuduma vurdu. Başını eğip saçımdan öperken gözlerimi yumdum. Onunla ilgili olan hiçbir şeyin son bulmasını istemiyordum. Bedir ile sonsuz olmak istiyordum. Ve bir de Arkadaşım Bebek ile... Bir elim karnıma, öteki elim sevdiğimin kalbine gitti.

Aralık dudaklarından içeri süzülen yağmur damlalarını öylesine kıskanıyordum ki. Aklım yine başımdan gitmiş, doğru dürüst düşünemiyordum. Yağmur damlaları kıskanılır mıydı hiç?

Başını eğip burnumun ucundan öptü. İki katlı evlerinin pencerelerinden bakan kadınların varlığını bilsem de utanma işini sonraya erteliyordum. Çenemden öptü. Bacaklarımı birbirine bastırdım. Sıcak dudakları tüy gibi dudağıma değip geçtiğinde zihnime düşen görüntüyle gözlerimi kırpıştırdım.

"Beni etrafta insanların olduğunu bile bile öpüyorsun," diye fısıldadığımda yağmurdan dolayı söylediğimi anlayıp anlamadığını başta kestiremedim. Gülümsemesiyle omuzlarımı kaldırıp indirdim. "O günü hatırladım. Arzu, çiftliğin bahçesinde seni bizim yanımızda öpmüştü. Rahatsızlık duyup ona nerede nasıl davranması gerektiğini söylemiştin." Alt dudağımı ağzımın içine yavaşça çektim. "Şimdi sen beni böyle ulu orta yerde kimseyi umursamadan öperken aklıma geldi," dediğimde yüzümün düşüklüğünü hissettim. Bedir'i o kadınla aynı cümle içerisinde geçirmeye tahammül edemezken zihnimde de aynı görüntü içerisindelerdi. Başımı eğip yerde oluşan su birikintilerine gözlerimi daldırdım.

Bencil miydim? İkisini aynı cümlede bile geçirirken kıskanıyordum fakat bir gerçek vardı. İkisi nişanlıyken bir anda hayatlarına peydah olmuştum.

Derin bir nefes alırken Bedir ellerini ıslak omuzlarıma dokundurup yavaşça okşadı. "Sen Arzu değilsin. Sen tam olarak nesin biliyor musun?" Onu pür dikkat dinlesem de başımı yerden kaldırmadım. Karşısında küçük kız çocuğu gibiydim. Bunu sadece ben değil, başkaları görse de öyle düşünecekti. Arzu'nun lafları zihnimde canlandı. Bedir'i asla mutlu edemeyeceğimi söylerdi. Ama o benimle mutluydu. Değilse neden yanımda olsun ki? Bebek için mi?

Uzun parmakları çenemi nazikçe kavrayıp yukarı kaldırdı, göz göze geldik. "Küçük bir kızın bebeğini yanından asla ayırmaması gibi. Ben o kız oluyorum. Sen de bebeğim. Seninle olduktan sonra insanlar bunu düşünmüş, şunu düşünmüş, zerre umurumda değil Şehnaz. Seninle mutluyum. Seninle yapmak istediğim şeyleri asla kısıtlamam. Seni öpmek istiyorsam etrafımızdaki hiçbir şey önemli değil. Öperim." Yeniden dudağıma tüy gibi bir öpücük bıraktı.

Gülümsedim. Onu mutlu ettiğimi bilmek beni daha çok mutlu ediyordu. Ellerimi boynunda kilitleyip daha çok sokuldum ıslak ama sıcacık vücuduna. Gözlerim ıslak dudaklarına bakarken dudaklarım yukarı kıvrıldı. "Demek sen bir kız çocuğusun. Ben de bir bebek. Öyle mi?"

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now