33. Bölüm "Anne- Baba- Tanrı!"

11 3 0
                                    


Yazardan Notlar Köşesi: Kısa ve öz. Bölüm sonunda gözlerinizi yumup ekteki şarkı ile biraz dinlenin. Dinleyin ve görün. Görmeyi bilen gözler dileği ile. Hunter...

Mutfağa geri döndüğümüzde bir süre sessiz kaldı, gerginliğimi saklayabilmek için hızlıca yemek yapmaya geri döndüm.

"Yardım istemedin?" dediğinde derin bir nefes alıp elimde ki kaseyi tezgaha bıraktım.

"Neden isteyeyim ki? Seninle burada mutluyuz. Yeniden kaçacağımı mı düşündün?"

Yüzünde allak bullak bir ifade oluşurken derin bir nefes alıp içimde tuttum, yapacağım şey geri de tepebilirdi. Bir kaç büyük adım atıp aramızdaki boşluğu kısmen kapattım, elimi yüzüne doğru uzattığım da gözleri bir bana bir elime bakıyordu. Yapacağım şeyi anlayıp geri çekilmemesi de bir şeydi, elimle yüzünün arasında ki boşluğu kapatıp yanağına, kısmen köse kalmış tenine dokundum. Gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Bir kaç saniye geçmemişti ki uzanıp boşta kalan elimi tuttu, beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Kollarım bir an boşlukta kalsa da tanıdık kokusu ana nüfus edince vedamı taçlandıramadan edemedim. O da az da olsa uzamış saçlarımın arasına gömüldü.

Küçücük bir an kendine geldiğini düşünsem de "Bana döneceğini biliyorum." demesi ile bütün hevesim kursağımda kaldı. 

"Artık sadece ikimiz olacağız.."

Başımı omuzuna yasladım, göz yaşlarım tişörtünü ıslatırken "Sadece senle ben." dedim.

Yemek hazır olduğunda sofrayı kurarken onu az da olsa inceleme fırsatı buldum, görünürde değişen hiç bir şey yoktu. Hareketlerinde gözle görülebilir bir sertlik, ifadesinde hala deliliğe yakın bir ton vardı. Ona ne olduğunu defalarca kez düşünmüştüm, birden bire bu şeye dönüşmesine etki eden neydi? Lakin her seferinde ne olursa olsun yaptığının kabul edilemez yanları ile yüzleşirken bulmuştum kendimi. 

Yemekten sonra da aynı düşünceler kafamda fink atıyordu, bu yeni Kasım olması gerektiği gibi konuşkan değildi. Bu yüzden aramızda dolaşan sessizlikte sıkça kendi içime çekilme fırsatı buluyordum. Bana bu günün şerefine salonda bir kadeh içki ısmarlamıştı, deri kanepede oturmuş fonda çalan Fransızca şarkıyı dinliyorduk. 

Başka bir zamanda bu güzel ev gerçek anlamı ile yuvamız olabilirdi, iki kafa ev arkadaşı olarak birlikte geçireceğimiz zamanlara şahitlik eder, sinesinde acı, gam ve keder barındırmazdı. Yine birlikte yemekler yapar, verandanın yanına çiçekler ekerdik, bu kez hayallerinde ki kadın gibi gitar çalmak yerinde kemanımla eşlik ederdim ona ara ara. Şehre iner sabahlara kadar kudururduk. Şarkılar söyleyerek girerdik eşikten içeri. Benim kurban, benim esir, benim mağdur olmadığım bir senaryoda gelişirdi her şey. Banel zevklerimiz ile bir şekilde beraber kalmanın yolunu bulurduk. 

Onun alışageldiğim halinden uzak bu görüntüsü içimde çok fazla dürtü uyandırıyordu. Yeniden yakalanmayacağımı, onu alt edebileceğimi bilsem neler yapardım. Yatağımın ahşap iskeletinden güzel bir parça söküp kafasına geçirmeyi, yemek yaparken kullandığım çeşit çeşit bıçaktan birini arkası bana dönüp olduğu her hangi bir saniyede ona saplamayı, yemek için tavada kızan yağı üzerine bocalamayı. Her bir farklı olasılığı defalarca kez düşünüp tartmış en uygun zamanı beklemiştim çünkü yapacağım en ufak hata bana tekrar geri dönülmez acı dolu günler doğururdu. 

Bu gelen baba ve oğul hiç bir hesapta yoktu, tanrının bile siktir ettiği bu lanet yerde bizden başka birinin olacağını hiç düşünmemiştim. Hans nisbeten Kasım'ın dikkatini dağıta dursun, kendimce Emmet'a bana yardım etmesi için küçük bir uyarıda bulunmuştum. Asıl merak edilen bunu dikkate alıp almayacağı idi.

Ölümden Doğanlar - Gece'nin Masal'ıWhere stories live. Discover now