bir

922 102 154
                                    

Kageyama gözyaşlarını elinin tersiyle itip mezara doğru adımladı. Hayatının hiçbir anında bu kadar kötü hissetmemişti. Kötü bir sürü olay yaşamıştı, görmüştü geçirmişti ama bu en kötüsüydü. Sevdiğinin mezarına gidiyor oluşu hayatı boyunca unutamayacağı bir andı.

Kolundaki saate baktığından çoktan gece yarısını geçtiğini gördü, yetimhanenin giriş saati bitmiş demekti bu. Zaten pek umrunda değildi bu, mezarlıkta bile sabahlayabilirdi.

Gözyaşlarının akmasını artık engellemiyordu, sanki nefes almak gibi kontrol edilemeyen bir şekilde akıyordu gözyaşları. Aradığı mezar görüş alanına girince buz gibi oldu. Daha önce buraya gelmemişti, 1 aydır buna cesaret edemiyordu. Bu yüzden bu görüntüyle ilk defa karşılaşıyordu, Hinata'nın artık dünyada olmadığı, nefes almadığı gerçeği tekrar tekrar yüzüne vurulmuş oldu.

Bacakları titreye titreye mezarın önüne geçti, artık ayakta kalacak hali yoktu. Yavaşça çöktü ve mezarı izlemeye başladı. Hinata'nın gülümserken bir fotoğrafı, etrafta çiçekler ve notlar vardı. Kageyama bunu görünce istemsizce sinirlendi.

Hinata yaşarken, o hastanelerde çürürken bu notları bırakan insanlar neredeydi diye düşünmeden edemedi. Neredeyse kimse ziyarete gelmemişti. Kageyama, bazen odaya giremese bile her gün hastaneye uğrayıp sevdiği adamın gün ve gün erimesini izlemişti.

"Sikeyim." dedi seslice. Artık hıçkırarak ağlıyordu ve kendine hakim olamıyordu kendine.

"Yine ailemi kaybettim, sikeyim." dedi sinirlice.

Kafasını kaldırıp Hinata'nın resmine bakmaya başladı. Artık ne ağlamasını ne de konuşmasını kontrol edebiliyordu.

"Seni seviyordum biliyor musun? Kimse beni sevmiyor dediğin o ortaokulda da, siktiğimin lisesinde de seni seviyordum. Hatta, seni o kadar çok seviyordum ki hastanede benim kalbimi ona verin diye saatlerce ağladım. Hemşireleri, doktorları ikna etmeye çalıştım. Ne oldu biliyor musun? Yaşım tutmuyormuş. Daha da komiği, yaşıyormuşum. Bu yüzden organlarımı sana veremedim." derince nefes aldı.

"Yaşıyormuşum, komik değil mi? Çünkü sen o hastaneye yatırıldığından beri ben nefes aldığımı hatırlamıyorum. Yaşadığımı hatırlamıyorum. Sen her gün acı çekerken nasıl yaşayabilirdim ki? Sen bana her gün beni sevdiğini söyledin ama sikeyim ben kendime inanamadım, güvenemedim, korktum ve şimdi de bunun pişmanlığını içimden çıkarıp bir mezara gömemiyorum. Hayatımın ışığı mezarın içindeyken ben bu hissi alıp şu siktiğimin toprağına sokamıyorum. Ne kadar adaletli değil mi? Sikeyim, sikeyim ama seni çok seviyorum anladın mı? Dalga geçtiğim o turuncu saçlarını da, boyunu da, vücudunu da, hatta son zamanlarında bakmak bile istemediğin o yüzünü bile çok seviyorum."

Söyledikleri bitince nefes nefese kaldı Kageyama. Duyguları onu eziyordu, ufalıyordu. Gözyaşlarını silip kafasını yukarı kaldırdı ve süzülen bir ışık huzmesi gördü.

Korkuyla kafasını geri eğdiğinde ışık huzmesinin yer değiştirdiğini fark etti. Elleriyle mezarın toprağını avuçlarken kafasını hafifçe yukarı kaldırdı ve o ışıltıya doğru baktı. Anlamsızca kafasını eğdi ve gördüğü şeye şaşkınca baktı. Bu bir melek miydi?

Hayır, hayır. Beyni ona oyun oynuyor olmalıydı. 1 aydır düzgünce beslenmiyordu, uyumuyordu, hareket bile etmiyordu. Beyni bu yüzden ona böyle oyunlar oynuyor olmalıydı. Işık huzmesi sağına doğru düştüğünde tekrar irkildi ve gözlerini sımsıkı kapattı Kageyama.

Ardından bir ayak sesi duyunca gözlerini açtı, gümüş renkli saçları olan, beyaz bir gömlek giymiş, neşeli suratı olan bir adam ona bakıyordu. Kageyama nefes alamadığını sandı ama ayağa da kalkamıyordu.

Adam, sakince Kageyama'ya yaklaşıp vücudunu mezara doğru çevirdi.

"Sevdiğin birisi miydi?" diye sordu.

Kageyama'nın tüm vücudu zangır zangır titrerken başını salladı.

"Gerçi, bunu biliyordum. O çocuk ve senin hakkında olan her şeyi bildiğim gibi." dedi ve güven verici bir şekilde gülümsedi.

Kageyama, sonunda kendinde konuşma gücü buldu.

"Sen nesin?"

Adam gülümsedi.

"Başka bir evrendenim. Yarım kalmış işleri tamamlamakla sorumluyum. Hinata ve senin aranda yarım kalmış işin bitirmesini sağlamak ve onu diğer dünyada huzura kavuşturmak benim görevim. Mezarına gelince bu iş çözülür sanıyordum ama aranızdaki bağ bundan daha kuvvetli olmalı." dedi adam.

"Onunla birlikte olmadığım sürece yarım kalmış işimiz tamamlanmayacak." dedi hışımla Kageyama.

"Adım Sugawara. Eğer cidden, onunla birlikte olmak istiyorsan bunu yapabilirim." tekrar gülümsedi.

"Hinata'ya tekrar yaşamını verebilir misin?"

"Oh, hayır. Ölüm meleği değilim, seni Hinata'nın şu an yaşam bulduğu evrene götürebilirim."

"Beni öldüreceksin yani." dedi Kageyama ve güldü.

Sugawara'dan ses çıkmadı bu cümleye.

"İstiyor musun?" diye sordu Sugawara.

Kageyama kafasını kaldırdı ve varlığa baktı. Ne diyordu bu? Kendisini çok garip bir durumda hissediyordu ama son bir kez daha görecek bile olsa bunu istiyordu. Kafasını salladı.

Sugawara yerinde oynaştı ve Kageyama'nın önünde eğildi. İşaret parmağıyla Kageyama'nın kalbine bastırdı.

Kageyama Tobio, artık nefes almıyordu.



selam... umarım bu ficimi seversiniz 💞

iyi okumalar şimdiden.

afterlife [kagehina] -tamamlandı-Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz