85- İçimdeki Mezarlık

2.3K 143 40
                                    

Geçmişe geçmiş derlerdi. Bana göre hiç geçmemişti. Sürekli tekrarlanan şeyler, aynı olaylar, bilinmeyen gerçekler de geçmişin bir parçasıydı. Lakin ben bütün bunları şimdiki zamanda da yaşıyordum. Peki geçen neydi? Yaşamım devam ettiği müddetçe geçmişim, şu anım ve geleceğim hep iç içe olacak, hepsi aynı anda yaşanacaktı.

Tekli koltukta oturmuş, Bedir yere basmamam için Sadir'in evden çıkmadan önce ayağından çıkardığı kurbağalı pofudukları ayaklarıma sokmuştu. Gözümü dikmiş, yeşil pabuçları izlerken beynim farklı bir işlevdeydi. Bazı şeyler artık bana garip gelmiyordu. Komik geliyordu. Tıpkı bundan bir saat önce ayağımda olan topukluların yerini alan koca kurbağalı pofuduklar gibi. Komikti ama gülemiyordum.

Derin bir nefes alıp kucağımda tuttuğum yastık minderine parmaklarımı vurup durdum. Üzerimi dahi değiştirmemiş, elbisenin yırtığını örtmek için kucağıma yastık almıştım. Sabaha kadar bıraksalar bu koltukta öylece oturabilirdim.

Bedir, yemek masasındaki sandalyeyi bana doğru çevirmiş, bacak bacak üzerine atmıştı. Yüzü tepkisizdi. Güzel yüzü artık neye anlam yoracağını bilemiyordu. Siyah badisinin kollarını yukarı sıyırmış, kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Daha o badiyi bile üzerinden sıyırıp bir köşeye fırlatamamıştım. Benim hiçbir şeye fırsatım olmuyordu.

Şahan odaya girdiğinde yüzündeki sırıtmayla ikimizi birden süzdü. "Ne demeliyim? Canım evim mi?" Evi bir saattir dolaşıyordu. Bu evi benden daha iyi hatırladığına emindim. Adımlarını üçlü koltuğa yönlendirdi. Koltuğa oturup öne doğru eğildi. Dirseklerini dizlerine yaslayıp mutlu bir şekilde bizi izlemeye devam ediyordu.

Tek istediğim Bedir ile uzun bir zamandan sonra rahat saatler geçirmekti. Yıllar, aylar, günler demiyordum. Sadece saatler istiyordum. Birkaç saat bile yeterdi.

"Doğruyu söyleyin. Akşam yemeğinizi bozmadım, değil mi? Bakın hemen geri dönerim," derken dudaklarını büktü. Bizimle alay ediyordu. Bedir'in bu duruma düşmesini istemezdim ama o da benimle birlikte bu durumun içerisindeydi. "Ama siz yemeğe de pek dokunmamışsınız."

Sayende hiçbir şeye dokunamamıştık abla. Birbirimize bile dokunamadık. Gecemin sahibine göz ucuyla baktığımda gülümsediğini gördüm. Burukça ona karşılık verirken kapının önünde sesler işittik. Toplu bir şekilde içeri girişen adımları büyük bir sessizlikle dinledik.

"Bak, dediğimizi yapıp kapıyı aralık bırakmışlar," diye Arya'nın sesi kulağımızı doldurdu.

"Ben sizinle salonda sıkış tıkış yatmayacağım," dedi Sadir. Hâlâ salona girmemişlerdi. Merdivenin yanında konuşuyor olmalılardı. "Ben ağabeylerimin yanına gidiyorum."

"Höst ulan!" dedi Rıza. Sanırım Sadir'i merdivenden çıkarken yakalamışlardı. "Ne yapacaksın yanlarında rezil herif?"

"Ben bir şey yapmayacağım. Sadece seyredeceğim. Not alacağım. İleride belki işime yarar, ağabeyimden alacağım tavsiyeler, görüntüler," dedi Sadir. Hemen ardından birkaç dayak sesi geldi.

"Yahu susun biraz! Rahatsız etmeyin kuduruk çiftçimizi. Hadi salona," dedi Aydız.

"Çiftçi mi? Çift yerine çiftçi mi görüyorsun? Bu kadar uzaksın işte karı koca ilişkilerinden," dedi Hülya.

"Hadi hadi. Şehnaz salona bırakmıştır bizim için yatacak şeyler. Ses yukarı gitmesin. Salonun kapısını da kapatırız." Asude'nin ince sesi salona yaklaştı ve ilk görünen o oldu. Karşısında bizi görünce kaşları havalandı. Hemen arkasından diğerleri de teker teker girdi. En son giren Sadir bizi gördü fakat umursamadı. Hemen karşı koltukta gördüğü Şahan'a ise, "Yok anasının sidikli donu," deyip koşar adım dışarı çıktı.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now