15

1K 96 158
                                    

Happy beni eşyalarımı almak için eve getirmişti. May ne tepki verecekti merak ediyordum. Staja ilk kabul edildiğimde bile Bay Stark için bir sürü kötü şey söylemişti. Eve girdiğimde içiyordu. Yine... Odama gidip eşyalarımı toplamaya başladım. Çıkarken söylememem daha iyi olacaktı. Kıyafetlerimi, anısı olan bikaç ıvır zıvırımı ve kişisel malzemelerimi bavula koydum. Okul çantamın içine alabileceği kadar kitap ve okul için gerekli olan araç gereçleri yerleştirdim. Ama yetmiyordu tabi o yüzden ikinci bir sırt çantasına da koydum. Sanırım her şeyim bu kadardı. Zaten kısa bir süreliğine gidiyordum, eninde sonunda buraya geri dönecektim. Çok güçlü olduğum için bunları taşımak benim için hiçbir şeydi.

"May, ben bir süreliğine gidiyorum." Kafasını kaldırdı ve şok olmuş bir şekilde baktı.

"Nereye gidiyorsun, senin vasin benim!" Hah vasim olduğu yeni mi aklına gelmişti?

"Nereye gittiğimin önemi yok, güvenli bir yer olacak. Kısa süreliğine merak etme." Sinirleniyordu, gözleri öfkeyle bakıyordu.

"Böyle çekip gidebileceğini mi sanıyorsun? Vasin benim, her nereye gidiyosan polisi peşine takabilirim!" Bağırıyordu ve zaten olabilecek her kişiye çıkışan benim için pek yararlı olmuyordu.

"Sence senin bu halini görseler burda kalmama izin verirler mi? Beni direkt yetimhaneye yollarlar. O yüzden kapa çeneni May ve beni umursuyormuş gibi yapma. Üstelik sana geri geleceğimi söylüyorum, temelli değil bu!"

"BENİMLE DÜZGÜN KONUŞ SENİ KÜÇÜK P*Ç" O, o bana ne dedi? Bana... Burda daha fazla durmadan çıktım. Arkamdan bağırıyordu ama umrumda değildi. Bundan sonra onun yüzünü bile görmek istemiyordum. Ama bir sorun vardı ki Happy tüm olan biteni görmüş... Örümcek hislerim beni neden uyarmadı bilmiyordum. Utançtan yerin dibine girmek istiyordum. Happy şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Artık onun yüzüne bile bakamazdım, her şeyden çok utanıyordum. Ben de aklıma gelen tek şeyi yaptım ve koşarak ordan uzaklaştım.

Bir ara sokağa girip üstümü değiştim. Hala yanımda bavulum ve çantalarım vardı, onların çalınmasına izin veremezdim o yüzden terk edilmiş bir binanın çatısına ağlarımla yapıştırdım. Bir süreliğine orda oturup olan biteni düşünmeye karar verdim.

Belki de ordan kaçmam saçmaydı, bilmiyorum. Ama Happy tüm olan biteni görmüştü. Ah tanrım bana acınmasını istemedikçe birileri daha fazla şey öğreniyordu. Şimdiye çoktan Bay Stark'a her şeyi anlattığına emindim. Rezil olmuştum, ne yapacaktım?

"Peter, telefonuna bir sürü bildirim geliyor. Bakmanı öneririm." Konuşan Karen'dı. Dediğini yapıp telefonuma baktım. Ama önce bir şeyi halletmem gerekiyordu.

"Karen telefonumun takip edilmesini imkansız yap. Kimse nerede olduğumu bilmemeli."

"Hemen hallediyorum." Telefonda Bay Stark'tan ve Happy'den bir sürü mesaj vardı. Happy özür diliyordu ve gelmemi istiyordu. Bay Stark ise bir sorun olmadığını ve ona nerde olduğumu söylememi istiyordu. Bir de May vardı. O ise küfürler yağdırmıştı.

Bir anda ağlamaya başladım. Neden bilmiyorum, her şey üstüme üstüme geliyordu. Babam kim bilmiyordum, bu rüyalar ne bilmiyordum. May'in dediği doğruydu p*çin tekiydim işte! Yeşil goblin kim olduğumu biliyordu ve beni öldürmek istiyordu çünkü hafızamla bir ilgisi vardı. Bir de Happy'nin kavgamızı görmesi... Tam bir fiyaskoydu her şey! Bağırmaya başladım, kaldıramıyordum artık.

"Neden her şey böyle ha neden? Ben ne yaptım da hayatım böyle oldu?" Hem bağırıyor hem ağlıyordum. Dayanamıyordum, kendimi şu çatıdan atmak istiyordum. Krize girmiş gibi hıçkırıp ağlıyordum. Bir an da sanki yeniden o binanın altında kalmıştım. Nefes alamıyordum. Deli gibi titriyordum, hala yaşlar gözümden akıyordu. Panik atak geçiriyordum ve ne yapmam gerek bilmiyordum. Delirmiş gibi çığlık atmaya başladım. Delirmediğim ne malumdu ki zaten?

"BIKTIM, BIKTIM! HER ŞEYDEN BIKTIM! NE ZAMAN MUTLU OLACAĞIM BEN? NİYE HER ŞEY BU KADAR KÖTÜ OLMAK ZORUNDA?"

Belki yarım saat boyunca o haldeydim. Hala elim ayağım titriyordu. Derin bir nefes aldım, kendimi toparlamam gerekiyordu ama ağlamamı durduramıyordum. Tüm bu olanlar etkisini şimdi gösteriyordu sanki. İçimde biriktirdiğim her şey ortaya çıkmıştı. Daha fazla burda oturamazdım, ağ atıp etrafta dolaşmaya başladım. Önüme gelen suçları durduruyordum ve kafamı dağıtmaya çalışıyordum ama bir işe yaramıyordu. Bay Stark'a rezil olmuştum! Tanrı aşkına, beni umursayan tek insana rezil olmuştum! Kendimi yeniden o çatıya attım. Yerde uzanmaya başladım, maskemi çıkarıp gök yüzüne baktım. Dibe vurmuştum, her şey bitmişti benim için. Ne bir evim vardı ne de gidebilecek bir yerim. Güvenecek kimsem yoktu, yapayalnızdım. Hayatımda hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim. Orda ne kadar uzandım bilmiyorum ama bildiğim tek şey pes etmek istediğimdi.












Stark Kulesi

Tony Stark etrafta volta atıyor ve Happy'e kızıyordu.

"Çocuğun öylece gitmesine izin mi verdin yani?"

"Tony sana yemin ederim o kadar hızlı koşuyordu ki! Bir baktım koşuyordu sonra yok oldu"

"Happy bu imkansız o normal bir çocuk, özel güçleri yok. Sen yaşlanmışsın işte!" Tony Stark, çocuk için endişeleniyordu. Her ne kadar itiraf etmek istemese de o çocuk onun için çok değerliydi. Kim bilir şimdi ne haldeydi.

"Bazen bu çocuğun bu kadar zeki olmasından nefret ediyorum. Hackleyemiyorum telefonunu!"

"Bir sürü ona mesafe verelim Tony. İlla ki aramalarına geri dönecektir."

"Umarım Happy, umarım."














Peter'a üzülenler burda mı? Ben çok üzüldüm bu bölümü yazarken :(

Sinirlenenler ve gereksiz bir şekilde kaçtığını düşünenler var mı?

Ben kaçmasını anlıyorum, o her ne kadar olgun biri olsa da eninde sonunda o da ergen bir çocuk. Ve kaçarken süper hızını kullandı. Çizgi romanlarda böyle bir gücü var:)

Peki bundan sonra ne olacak? Peter çok bitik durumda, sizce toparlanabilecek mi?

Rock bottom Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin