12.Bölüm

16 4 9
                                    

Kitabı bırakıp başımı ovmaya başladım. Olanlara kafa yormaktan başımda ağrılar oluşmaya başladı artık.

Elizabeth, ölümsüz ve adı bilinen bu iki cadıyı görmüştü. Birisinin kargalarından kurtulmuş, diğerinin de havada beliren bedenine şahit olmuştu. Şaka gibi...

Anladığım kadarıyla; Daisy'nin serbest bırakılması için büyü yapılması gerekiyordu. O sırada Ranni hortlak büyüsü, Lydia da yanlışlıkla nefret içeren bir büyü yapmıştı. Bu iki büyü Ay'da birleşince de Daisy serbest kalmıştı. Ve sanırım olaylar daha yeni başlıyordu.

Kitap Luna'yı anlatıyor sandım ilk başta. Sonra Kobo'yla aşk hikayesini anlatıyor sandım. Ama asıl olan şey Daisy'nin çıkaracağı sorunlarmış. Evet bu olayın Kobo'yla alakası var. Luna'yla ne alakası var peki?

Düşünmeyi bırakıp odamdan çıktım. Günlerce babamla konuşmadım. Hatta yüzüne bile bakmadım. Ne kadar kızsam da onu özledim. Bu yüzden yakınlaşma çabasını terslemeyeceğim.

Oturma odasında babamın yanına oturdum. Televizyonda tarihi bir belgesel, önümüzde de bir kaç atıştırmalık keyfimiz için orada. Babama kalırsa gün boyu konuşmaya çekinecek. Bu yüzden sessizliği bozan ben oldum.

"Bu belgesellerde olanları yakından biliyorsun değil mi?" Sonuçta o da tarihle birlikte yaşlanıyordu. Bir çok olayı gözleriyle görmüştü.

"Yaşım senin için hâlâ 45 Daniel." Susup konuşmasını bekledim. Sonunda konuştu.

"Kitabı görebilir miyim?" Büyük bir istekle baktı gözlerime. Bilmediği birşey var sanırım. Kitabı göremez.

"O kitabı sen göremezsin ama."

"Neden? Güvenmiyor musun bana?" Sesini kıstı ve yaklaştı. "Lydia benim tek gerçek aşkım Daniel. Sence ona karşı bir kötülüğüm olabilir mi?"

"Hayır sorun bu değil. Sen cadı değilsin ve bu kitap mühürlenmiş. Sadece cadılar görüyor."

"Bu kitabı ben de görebilirim. Sadece okuyamam."

"Nasıl görüyorsun?"

"Öğreneceksin." Üstelemeyip ayağa kalktım ve kitabı alıp tekrar yanına geldim. Gerçekten görüyor. Kitabı eline alıp dolan gözleriyle izledi. Göğsüne bastırıp bana baktı. "Ne kadarını okudun?"

"Lydia-"

"O senin annen. Adıyla seslenmemelisin." Kaşlarını çatarak dediği bu şey beni şaşırtmıştı. Hâlâ özlüyor muydu gerçekten?

"Annem sana aşk büyüsü yaparken işler karışıyor. Daisy serbest kalıyor. Elizabeth de o sırada Ranni'yle. Bu olanları Lydia'ya anlatıyor. Bu kısımdayım." Daisy'nin ismini ağzıma aldığında ürperiyordu. Yıllar geçmesine rağmen hâlâ etkisi altındaydı. Bu kadar ne yaşatmış olabilir ki bu kadın? Ben

"Her şeyin başındasın."

"Neden sen anlatmıyorsun?"

"Annenin bana bile anlatmadığı şeyler var. Bunları ancak o kitabı okuyarak öğrenebilirsin. Ben anlatsaydım anlamayacağın çok şey olurdu. Mesela senin doğumun."

"Gerçekten, Lydia nasıl benim annem oluyor?"

"Annen rahmini bağışladı. Çocuğumuzun olmasının karşılığında yaptı bunu. Seni benim bedenime yerleştirdi."

"Neden? Kendi de doğurabilirdi."

"Bana büyü yapmıştı. Koruma büyüsü. Bu yüzden başıma bir şey gelme olasılığı yoktu. Ama o cadıydı ve cadı olduğunu öğrenirlerse hamile olmasına bakmadan onu yakarlardı. Çocuğumuzun güvende olması için benim bedenim uygundu. Bana bir şey olmazsa sana da olmazdı. Bu yüzden."

Garip ama haklı.

"Ruhun asırlar önce oluşmuştu. Sadece bir bir beden bekliyordun. Yıllarca seni içimde taşımıştım ama bunu bilmiyordum. Annen bunu benden saklamıştı çünkü. Benden ayrılmadan önceki gece öğrendim, son görüşmemizde. Beni orada bırakıp-"

Kitabın kapağına dalıp o anı düşündü. Destek için elimi koluna koyduğum an her şeyin ne kadar karışık olduğunu anladım. Gözümün önüne kesik kesik bir kaç sahne geldi.

Etraf karanlıktı. Az ötede onlarca beden yanıyordu. Yerlerde kanlar vardı. Babamın elini tutan bir kadın eli vardı. Karşısında ise kucağında bir bebekle, siyahlar içinde biri.

FamilienhexeWhere stories live. Discover now