BŞHKM3

9.7K 507 29
                                    

Zehra ve Ali Hamza kahvaltılarını tamamlamıştı. Zehra mutfakta bulaşıkları makinaya yerleştiriyor, Ali Hamza ise hemen yan tarafta balkonda çay içiyordu. Ali Hamza her ne kadar elindeki telefonla uğraşıyormuş gibi gözükse de yan tarafta ki karısının hareketlerini takip ediyordu. Onunla konuşması gerekiyordu ama bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.

Zehra kendini izleyen kocasını her ne kadar yok saymak istese de bunun pek mümkün olacağını zannetmiyordu. Son bardağıda makinaya yerleştirerek kapağı kapattı ve kendisine yeni bir çay koymak için raftan temiz bardak aldı. Çayını doldurdu ve balkona çıkarak kocasının karşısına oturdu. Bir süre etrafı inceleyen Zehra her ne kadar sakin kalmaya çalışsada mümkün değilmiş gibi duruyordu. Ali Hamza'nın ayak parmak uçları onun parmaklarına değiyordu ve sanki her an nefessiz kalacakmış gibiydi. Ali Hamza elindeki telefonu kapattı ve ekranı masaya gelecek şekilde telefonu ters çevirdi. Bu sırada Zehra hafif esen rüzgarla titremiş parmakları arasında duran sıcak çay bardağını biraz daha sıkı kavramuştı. Bir süre sonra Ali Hamza bu sessizliğe son vererek söze başladı.

"Annemler iki gün sonra eve dönecekler,sende biliyorsun."

Zehra kulaklarına dolan sesle gözlerini Ali Hamza'nın ellerine kilitledi ve kocasının sözünü başıyla onayladı. Ali Hamza karısından aldığı onayla söze devam etti.

"Annemlerin yanında nasıl davranman gerektiğini tek tek anlatmayacağım sana ama evliliğimiz hakkında soru sorduklarında gayet iyi ilerlediğini söylemeni istiyorum. Anneme veya babama ya da aile üyelerinden herhangi birine aramızdaki bu tuhaf durumdan bahsetmeni istemiyorum. "
Ali Hamza aralarında ki bu ilişkiye bir isim bulamamış ancak tuhaf kelimesi ile ifade edebilmişti. Ailesinin asla üzülmesini istemiyordu hele ki annesi Zehra'nın onun gelini olmasına bu kadar mutlu olmuşken.

Zehra olanlara halen anlam verememişken tek yapabildiği yine başıyla onaylamak olmuştu. Ama yine aklına gelen aslında hiçte gitmeyen o soruyu soruverdi aniden.

"Peki benden bu kadar nefret ederken,neden benimle evlenmek istedin?"

Ali Hamza kendisine yöneltilen soruyla afallamış genç hanımın gözlerine ürkütücü derece de dikkat kesilmişti. Cevabı saklıydı,kendisine bile itiraf edemiyordu. Öyle ki bir ömür de gizli kalacak gibiydi. Gözlerini Zehra'dan ayırmadan masada duran telefonunu eline aldı ve ayağa kalktı hissizce ve nedensizce parmakları Zehra'nın asla kendisine çevrilmeyen yüzüne ulaştı.

Zehra çenesinde hissettiği parmaklarla irkilirken gözleri kocaman açılmış Ali Hamza'ya dönmüştü. Vücudundaki bütün kan sanki yüzünde toplanmış kıpkırmızı kesilmişti. Çenesi ise çoktan karıncalanmaya başlamıştı. Hamza karısının yüzüne olabildiğince yaklaşmış nefesleri birbire dolanmıştı.

"Canım öyle istedi."

Üç kelime,bir cümle ve milyonlarca anlam ifade eden bu şey ikili arasında ki son kelam olmuş,Ali parmaklarını Zehra'nın çenesinden çekerek hızla mutfaktan ayrılmıştı.

Zehra öylece kalakalmış bilinmezlik içinde şaşakın şaşkın elindeki çay bardağını daha sıkı kavramıştı. Bir nedeni olmalıydı değil mi,bir sebebi olmalıydı. Netice de kendisinin bu evliliğe onayında bir sebep vardı,hemde çok büyük bir sebep. Aklına gelen sebep öyle güçlüydü ki gözlerinin dolması ve sol gözünden damlayan gözyaşının elinin üzerine düşmesi saniyeleri almıştı. Rüzgar şiddetini giderek artırırken artık balkondan ayrılma zamanın geldiğini anlamıştı yüzündeki yaşları öylesine silmiş hızla ayağa kalkmıştı. Kendi çay bardağını ve masadaki soğumaya yüz tutmuş kocasının çay bardağını eline aldı ve mutfaktan içeriye girdi.

Zehra'nın vücudunu saran titremeler geçmek bilmiyordu. İşin kötü tarafı şu ki kışlıklarını henüz evinden getirmemişti. Üzerindeki siwit her ne kadar kalın olsa da Ankara şu aralar dehşet derece de soğuktu. Mutfakta durmanın bir anlam ifade etmeyeceğini farkeden Zehra salona geçti,Ali Hamza salonda değildi,Zehra bunu fırsat bilerek üçlü koltuğa geçti ve yavaşça uzandı. Kendisini o kadar halsiz hisdediyordu ki kıpırdayacak hali yoktu. Bir de kahvaltıdan sonra mide bulantısı başlamış üstüne tuz biber olmuştu. Düğün,hazırlık derken neredeyse uyumaya fırsat kalmamıştı. Gerçi fırsat bulduğunda da Zehra düşüncelerle boğuşmaktan uyuyamamıştı.

Bir süre sonra uykunun esiri olan Zehra koltukta öylece uykuya dalmıştı. Bu sırada Ali Hamza çalışma odasına geçmiş kitap okumaya karar vermişti. Zehra'yı ne kadar az görse kardı onun için. Hareketleri,sessizliği,gözlerini ondan kaçırışı hepsi sinirlerini bozuyordu. Kitaplıktan en son okuduğu kitabı eline aldı ve kaldığı sayfayı açtı,ilk paragrafı sekizince kez okuduktan sonra asla ama asla hiçbir şey anlamadığını farketti ve kitabı sinirle kapattı. Aynı sinirle kitabı masaya sertçe vurdu ve ayağa kalktı. Ne oluyordu? Bir kitaba bile odaklanamıyordu bu kız aklını fikrini yerle yeksan etmiş herşeyi birbirine katmıştı. Kendine telkin verdi önce Hamza. 'Sakin olmalısın o eski Zehra değil sakin ol,kendine aklına düşüncelerine hakim ol. '

Kafayı yemezse bu kız yüzünden bir daha yemezdi. Ellerini siyah gür saçlarından geçirdi ve karşıdaki koltuğa attı kendini,gözlerini tavana sabitledi ve sakinleşmeye çalıştı ,bir süre sonra eline telefonunu aldı ve kendisini sakinleştirebilecek tek kişiyi aradı.


.....🍁🍃🍁.....

Gökyüzü bir sis bulutu haline gelmiş,şehir yağmur sularıyla yıkanmaya başlamıştı. İnsanlar yağmurdan kaçışmaya başlamış,bir an önce evine ulaşma çabasındaydı. Yağmur güzeldir,her yeri herkesi arındırır. Kimisi dökemediği gözyaşları yerine koyar,kimisi söyleyemediği sözler yerine. Kimisi camdan izler,kimisi altında sırılsıklam ıslanmayı tercih eder. Kimisi kaçar kimisi ellerini uzatır. Yağmur öyle işte herkes için farklı bir şey ifade eder.

Zehra vücudunda hissettiği amansız soğuklukla uyanmaya başladı,uyku üzerindeki titremeden hiçbir şey eksiltmemiş aksine daha fazla titriyordu. Kulağına gelen yağmur sesleri havanın daha da soğuk olacağının habercisiydi, Gözlerini yavaş yavaş açarken etrafın karanlığı görüşünü engelliyordu. İşin kötü tarafı ise kıpırdayacak hali dahi yoktu. Boğazı yanıyor,başı çatlayacak derece de ağrıyordu. Şiddetli titremesinin sebebinin ateşinin yüksek olamsından kaynaklandığını anlaması çok güç olmamaıştı. Eğer biraz daha hareketsiz kalır ve üzerine kalın bir şeyler almazsa soğuktan donaca kesindi.

Vücuduna batan onlarca iğneyle beraber ellerini koltuğa sabitlemiş yavaşça ve güç bela oturur vaziyete gelmişti. Ali Hamza ' ya seslenmeyi düşündü ilk başta ama aklına ona karşı tavrı ve bakışları gelir gelmez bu fikirden hemen vazgeçti. Ama hemen ondan kalın bir şeyler getirmesini istemezse ikinci kata kadar kendisi çıkmak zorundaydı.

Zehra vücudunda ki ağrılarla ne yapacağını düşünürken Ali Hamza adeta bir kurtarıcı olarak salondan içeriye girdi. Zehra Ali'nin geldiğinden habersiz sızlanıp,gözlerinden yaşlar akıtırken Ali sıkıntının ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Mutfağa geçmekten vazgeçip kitaplığın önüne geldi ve kitaplarla ilgileniyormuş gibi yapmaya başladı. Zehra önünde beliren karaltı ile Ali Hamza'nın geldiğini anlamıştı.

Daha fazla titremeye başlarken artık seçim yapma hakkının kalmadığını düşündü ve güç bela ayağa kalktı,ayağa kalkması ile başının dönmesi eş zamanlı olurken koltuğun köşesine tutunarak ayakta kalmaya çalıştı. Neredeyse duyulmayacak bir sesle konuştu.

"Ali."

Genç adam yıllardır adını onun ağzından hiç duymamıştı. Hızla kitaplıktan gözlerini ayırarak karısına odaklandı. Oysa ne de yakıştı dedi adı onun ağzına . Öyle güzel söyledi dedi. Ve kendisinin yüzüne bakmayan kızın kendisine seslenmesi tuhaftı. Hwp seslense dedi,öylesine hiçbir şey yokken sadece'Ali 'dese. Bir kaç dakika içinde üzerindeki şaşkınlığı atmış karısının hiçde iyi olmadığın farkına varmıştı. Hızla karısına yaklaşmıştı ama Zehra daha fazla dayanamayarak öylece kendinin bırakıvermişti. Hamza son anda yetişmiş karısı kollarına yığılıvermişti.

Ölüm her daim yakındı,ölüm gelmeden onlar birbirlerine gitmeliydi.

Selam ve dua ile...

BAŞHEKİM (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now