3| Canavar.

930 131 53
                                    


Kaptan uykudan kalktığında, baş ucunda bulunan tertemiz kıyafetler ve bir çift çizme beklemiyordu.

Sürekli rüyada olduğunu düşünüyor, ya da ona bu iyilikleri yapanın bir hayırsever perinin olduğunu düşünüyordu.

Karışık aklı ile temiz kıyafetlerini ve çizmelerini giyindikten sonra yattığı yatağı düzeltip alt kata indi.

Sıcacık şömine karşısındaki uzun masanın üzerine bir şölen hazırlanmıştı. Tek eksik kuş sütü olabilirdi.

"Keşke bana bu kadar iyiliği yapan kişi karşıma çıksa da, ona teşekkür edebilsem.."  diye mırıldandı ve masanın en ucunda olan tek sandalyeye oturarak kenardaki peçetelerden birisini gömleğinin yakasına sıkıştırdı.

Bugün uzun bir yol onu bekliyordu. Artık çocuklarının yanına gitmesi gerekiyordu. Bu yüzden karnını tıka basa doyurdu ve ayaklandı.

Dün gece şöminenin yanındaki berjerin üzerine bıraktığı ve dün gecekinden daha temiz olan mantosunu üzerine geçirdi.

Geriye sadece şatodan atı ile beraber çıkması kalıyordu fakat bu kadar şeyi karşılıksız olarak ona sunan kişiye teşekkür edememesi onu üzüyordu.

Ortalama hızıyla şatonun çıkış kapısına ilerledi ve şatodan çıkış yaptı.

Merdivenin alt tarafında kalan ahıra gidip, önünde bolca yem, saman ve su bulunan atına bakış attı.

Keyfi yerindeydi ve sürekli olarak kuyruğunu sallıyordu.

Elini atın yelesine atıp onu birkaç dakika sevdi ve yerde duran semeri atının sırtına geçirdi.

"Artık gitmemiz gerekiyor.."

Atını bağladığı yerden çözüp dizginlerini kavrayarak büyük demir kapıya doğru yürürken, bu kadar soğuğa rağmen ışıl ışıl parlayan güllere takıldı gözleri.

Şaşkındı, fakat bu şatonun 'normal' bir şato olmadığının da farkındaydı.

Aklına, evden çıkmadan önce çocuklarına sorduğu ve çocuklarının istediği şeyler geldi.

Zarif oğlu Zhan, ablaların büyük isteklerine rağmen babasını zora sokmamak için kendisi gibi zarif bir gül istemişti.

Kaptan, parasının çalındığını ve kızlarına istedikleri şeyleri alamayacağını ve bunu kızlarının anlayamayacaklarını biliyordu.

Zhan, bir defa bile kimseye karşı gelmeyip akıllı ve kitap kurdu olan bir çocuk olduğu için zararsız ve iyi niyetliydi.

En azından oğluna istediği şeyi götürebilecek olmasına sevinerek, elini gülün gövdesine attı ve dalı kırarak eline aldı.

Tam o anda, büyük ve güçlü bir şeyin kulaklarını patlatabilecek derecede basınç yaptığı bir ses duydu.

Atı korku ile şaha kalkarken, kendisini elindeki gül ile karların üzerinde buldu. Tam karşısında ise, kocaman gözleri ve çirkin yüzü ile bir şeyin durduğunu gördü, korkuyla bağırmaya başladı.

"Sen! Ne cüretle benim güllerimden alırsın, hırsız! Sana yaptığım iyiliğin karşılığı bu muydu değer bilmez adam! Ölmelisin!"

Üzerine eğilip ona korkunç sesi ile bağıran şeyden uzaklaşmak için ayakları ile geriye doğru kaçmaya çalıştı fakat yere mıhlanmış gibiydi.

"B-ben sadece oğluma istediği gülü g-götürmek istemiştim e-efendim.."

Soğuktan ve korkudan dolayı kekeleyerek çıkan sesi, üzerine eğilmekte olan şeyden bir kükreme daha gelmesini sağlamıştı.

"Ben efendin değil, çirkin bir canavarım seni hırsız adam!"

Kaptan korkudan titreyen avuçları arasında ezilmeye yüz tutmuş gülü, karşısındaki çirkin şeye uzatıp bıraktığında, tekrar geri kaçmaya çalıştı fakat çirkin şey gülü aldıktan sonra tekrar bağırarak kocaman kolunu karların üzerine savurdu.

"Öleceksin! Eğer üç gün içinde bu gülü isteyen oğlunu buraya göndermezsen, seni öldürürüm!"

Canavarın kükreyişinden sonra kısa süreli çıkan tipi, her yeri bembeyaz yaparken, göz gözü görmez olmuştu.

Tipinin sona erdiği birkaç dakikadan sonra ise, çirkin ve büyük canavardan geriye birkaç tüy ve gülün kırmızı bir yaprağı kalmıştı.

Kurtulmanın sevinci ve yaşadıklarının korkusu ile atını bulup üzerine binerek şatodan ayrılan adam, en kısa sürede evine vardı.






一•

Güzel Ve Çirkin [YiZhan Ver. ✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin