five

482 56 140
                                    

1997, 28 Aralık (18 yaşındalar)

Arkasından gelen ses ile olduğu yerde durdu John. Sadece on dakika! On dakika. On dakika... John, öfkesinin yükseldiğini hissederek, arkasına, ona seslenen kişiye doğru döndü. "Seninle konuşacak bir şeyim yok, Mycroft."  dedi John, yumruk yapmış olduğu ellerini sıkarak. Sherlock'a attığı yumruktan dolayı sızlayan sağ elini, karşısında duran adama yumruk atmak için kullanmak istiyordu. Ve Mycroft'un yüzündeki sinir bozucu gülümsemeyi her görüşünde bu istek katlanarak artıyordu.

"Ama benim var, John. Ve bu konuştuklarımız aramızda kalacak." dedi Mycroft  gözlerini devirerek. Buraya, John'un saçmalıklarını dinlemek için gelmemişti. Son derece önemli bir nedenden ötürü John ile konuşmak istiyordu zaten. John'un bir şey söylemesini beklemeden konuşmaya başladı, "Burada konuşmamalıyız. Sherlock'un konuşacaklarımızı duymaması gerek."

~

"Sherlock, uyuşturucu kullanıyor ve sen de bunun nedeninin ben olduğumu düşünüyorsun." dedi Mycroft, başını biraz yana eğmiş bir hâlde. Aptallıktı oysa ki John'un bu düşüncesi. Sherlock ile aralarında olan nefret ya da her ne denirse, bu kadar da büyük değildi. Sherlock'u bağımlı yapacak kadar büyük değildi. Aralarında olan bu şey, Sherlock'a yardım etmeyeceği anlamına da gelmiyordu. Şu an yaptığı şey, tam olarak buydu. Sherlock'a yardım etmek.

John yüzünü buruşturarak sordu, "Değil misin?"

"Oh, hayır John, hayır. Ben, Sherlock için o kadar da önemli birisi değilim. Ama yine de, şu an ona yardım ediyorum." dedi Mycroft, başını kısa bir şekilde iki yana sallayarak. Böyle bir izlenim verdiğini biliyordu. John ile neredeyse hiç konuşmamışlardı. John onu Sherlock'un atlattığı şekilde tanımıştı bir bakıma.

"Yardım mı ediyorsun? Peki neden?" diye sordu, kaşlarını kaldırarak John. Buna inanmasını beklemiyordu herhalde? Sherlock kendisini her kötü hissettiğinde, onun yanında olmuştu John. Sıkıntılarını dinlemişti. Yaralarını görmüştü. Mycroft'un, Sherlock'ta açtığı yaraları görmüştü. Ama diğer yaraları görmemişti. Görmüş olsaydı eğer, belki de bunları söyleyemezdi.

"Onun için endişeleniyorum. Sürekli olarak." dedi Mycroft, bakışlarını yere sabitleyerek. İstemsizce eski anılara sürüklenirken buldu kendisini. John gelmeden önce olan anılara. John yokken, Sherlock ile araları çok daha iyiydi. Ama John geldiğinde, bir şeyler değişmişti. Ne olduğunu tam olarak bilemiyordu Mycroft. İnsanları da duyguları da anladığı söylenemezdi. Ama bir şeylerin değiştiğini anlamasına engel olmamıştı bu. Birçok kez Sherlock ile konuşmaya çalışsa da, çabaları bir fayda sağlamamıştı. Sherlock'a sonunda yaralanacağını ve bunu John'un yapacağını söylemişti. Ve Sherlock, onu dinlememişti bile.

"Güldürme beni Mycroft." dedi John, düz bir ses tonuyla. Mycroft'un Sherlock için endişelendiğine asla inanmazdı. Mycroft iç çekse de herhangi bir şey söylemedi.

"O benim yüzümden uyuşturucu kullanmadı John. Senin yüzünden kullandı."

John birkaç saniye durarak, Mycroft'un söylediğini kavramaya çalıştı. Sherlock, onun yüzünden uyuşturucu mu kullanmıştı? Mycroft aklını kaçırmış olmalıydı. Gülerek başını iki yana salladı. "Saçmalamayı kes Mycroft."

is this real life?Where stories live. Discover now