14. Bölüm

6K 380 142
                                    

Vote sayıları artarsa sevinirim ^-^

Kehanet dersinden sonra bizim klasik grubumuz ile bahçede geziyorduk.

"Hermione, Harry'ye ne zamandan beri aşıksın?" Gözlerim yuvalarından ok gibi fırlamayı dilerken bu ani soru karşısında gereksiz bir tepki verdim,

"Hı?" bu tepkimden sonra güldüm ve cevap verdim,

"Yani kısa bir süre ama ona aşık olduğumdan çok eminim." dedim ve gülümsedim.

"Harry sen ne zamandır?" Luna neden herkese 'bizimle' ilgili sorular soruyor? Gerçekten artık rahatsız olacağım.

"Çok uzun süredir." dedi ve elimi tuttu. Karşılık olarak gülümsedim. Bu konudan rahatsız olduğumu yüz ifadelerim yeterince belirtirken Luna'ya bir soru yönelttim,

"Sen birilerinden hoşlanıyor musun?"

"Evet." dediğinde hepimiz şaşırdık.

"O şanslı kişi kim?" diye atıldı Ron. 'Şanslı kişi' dedi. Belki ikisi birbirinden hoşlanıyor. Birbirlerine imada bulunuyorlar.

Olamaz mı? Olabilir.

Bu kadar seneryo yeterli diye düşündüğümde Ron'un sorusunu yineledim,

"O şanslı kişi kim?"

"Konuşmasak?" diye sordu. Sen bizi sıkıştırırken oluyordu canım. Şimdi sıra bende.

"Konuşalım, konuşalım. Kim o kişi?"

"Şu anlık sadece hoşlantı, kesin bir şey yok." diye cevap verdiğinde daha da üstüne gitmeme kararı aldım ve,

"Pekala." dedim. Bir süre sonra ortaya bir fikir attım.

"Kütüphaneye gidelim mi?"

"Bence olur, sevgilim."

"Bencede olur."

"Bana uyar."

"Gidelim o zaman." diyip önden Harry ile birlikte yürümeye başladık.

- 3 SAAT SONRA -

Harry ile baş başa oturuyoruz, bahçedeyiz ama buralarda kimse yok. Kimse olmadığı gibi konuşacak bir şeyde yok. Beynimde konu arıyorum ama bulamıyorum. Artık başkaları hakkında konuşmak istemiyorum. Harry ile 'biz'i konuşmak istiyorum ama konuya nasıl gireceğim hakkında en ufak fikrim bile yok. Belki konuya pat diye girmiş olacağım ama aklıma bir fikir geldi ve tek şansım bu. Yavaşça Harry'nin elini tuttum ve ona gülümsedim. Bir süre böyle kaldıktan sonra o yine hiçbir şey yapmadı. Evet bir adım daha atalım o zaman. Başımı omzuna yasladım ve dünyanın en huzur dolu cümlelerini söyledim,

"İyiki varsın, seni seviyorum." Gülümsedi. Geri çekildiğinde başımı doğrulttum ve ona 'ne oldu' dercesine bir bakış attım. O ise baş parmağı elmacık kemiklerime gelecek şekilde yüzümü eliyle kavradı ve konuştu,

"Bende seni seviyorum." Yavaşça ellerini çekti ve ellerimi tuttu. Uzun bir süre gözlerine baktım o da benimkilere. Yeşil gözleri. Onun yeşil gözleri çok farklıydı. Saatlerce öylece izleyebilirdim o yeşili. Kelimenin tam anlamıyla gözlerinde boğuluyordum ki kendime geldim. Yüzlerimiz yaklaşıyordu.

Yüzlerimiz yaklaşıyordu.

Heyecandan hem kalbim çok hızlı çarpıyor, hem ellerim terliyor hem de ellerim buz gibi olmuştu. Hem terlerken hemde ellerim donuyordu. Evet. Çok mantıklı. Ama tamda öyleydi. Aramızda en fazla 2 santimetre varken tamamen kendime gelmeyi başardım. Yaklaşık beş saniye sonra dudaklarımız birbirini buldu ve hayatımın en mutlu anını yaşadım.

*

Uyumaya çalışıyorum ve tabiki uyuyamıyorum. Bugün olanları düşünürsek sadece sırıtıp duruyorum. Şu ana kadar kimseye anlatmadım. Acaba Harry anlattı mı? Eğer birine anlattıysa müthiş derecede utanacağım kesin. Herneyse yarın bende Ginny'ye anlatmayı düşünüyorum.

*

İksir dersinden sonra koşarak Ginny'yi buldum.

"Sonunda bulabildim seni!"

"Bende seni arıyordum Hermione!"

"Bir yere oturalım sana çok önemli bir şey söyleyeceğim!"

"Ben daha önemli bir şey diyeceğim."

"Benimki daha önemlidir bence Ginny."

"Söyle o zaman." Cesaretimi toplayamıyordum. Sadece sırıtıp duruyordum.

"Sırıtma da söyle Hermione."

"Vazgeçtim önce sen söyle." diyip güldüm.

"O zaman aynı anda."

"Tamam."

"1" Heyecanım fırlamak üzere.

"2" Sakinleş.

"3!" Söyle!

"Duuuur!"

"Ne oldu Ginny?"

"Böyle bağırmamalıyız bence. İkimiz sıra sıra söyleyelim işte."

"Olur. İlk sen."

"Pekala." Derin bir nefes aldı,

"Draco'yla..."

"Devam et!"

"Draco'yla..."

"Söyle hadi."

"Tamam söylüyorum." Tek solukta söyledi,

"Draco beni öptü." sözünü devam ettirdim,

"Ama yanaktan değil?"

"Evet!" diyip bana sarıldı.

"Şimdi ben söylüyorum."

"Söyle bakalım Hermione."

"Aynısını Harry'yle!"

"Harika!" diyince birbirimize sarıldık. Bir süre sonra kollarımı gevşettim ve çok merak ettiğim bir soru sordum,

"Sizinki nasıl oldu?" Konuşurken gülüp duruyordum. Bu kadar tesadüf olamazdı yani!

"Bak şimdi, biz birli-" sözünü kesen şey birinin bizim ismimizi çağırmasıydı.

"Ginny! Hermione!"

"Ne oldu Harry?"

"Hemen gelin, giderken anlatırım." Başımı olumlu anlamda salladıktan sonra koşar adımlarla gitmeye başladık.

"Profesör Dumbledore bulmuş." Yutkundu ve devam etti,

"Dean'a yardım eden kişiyi."

"Ne?!" Ginny ile aynı anda çığırdık.

"Sizide çağırdım. Birlikte öğrenelim diye." Sonunda Profesör Dumbledore'un yanına gelebildik. Sakin ama yüzünde küçük bir gerginlikle bizi bekliyordu. Yüz ifadesi belirgin bir duygu yoktu. Küçük bir gerginlik sadece.

"Evet Profesör, söyleyebilir misiniz?" diye sordu Ron. Zaten buradakiler sadece Ron, Harry, Ginny ve bendik.

"Ben ilk kesinleştirdiğimde çok şaşırmıştım. Tabii belki sizin aranızda önceden bir olay yaşanmıştır o yüzden yapmıştır. Normal şartlarda yapacak biri değil."

"Peki kimmiş Profesör?"

Kalbime Engel Olamıyorum (Harmione)Where stories live. Discover now