BÖLÜM 2

210 46 55
                                    

Sabah olduğunda gözlerini ilk aralayan Efe olmuştu, burnuna dolan hafif şampuan kokusu yüzünden şaşırarak bakışlarını aşağı indirdi. Uyurken her zaman bacaklarının arasında olan yastığın yerini Arda almıştı. "Siktir." Fısıldayarak gözlerini kırpıştırdı.

Bunun için onu suçlayamayacağının farkındaydı, yastığını bulamayınca en yakınında bulunan Arda'ya sarılmıştı anlaşılan. Önce kollarını daha sonrada bacaklarını Arda'dan ayırdığında derin bir nefes alarak yataktan kalktı.

İlk iş gece çıkardığı kıyafetlerini geri giymek olmuştu. "Pşt Arda." Gömleğin son düğmesini de ilikleyerek yatağa oturdu ve Arda'yı dürttü. "Uyan hadi, annene mi sesleniyorsun çilingir mi getirtiyorlar ne yapıyorlarsa yapsınlar." Arda duymazdan gelerek yüzüstü dönmüş tatlı uykusuna devam etmeye yeltenmişti. "Ebeni-"

"Çok ayıp."

"Duyuyorsun madem ne uğraştırıyorsun?"

"Canım öyle istedi." Sırıtarak doğruldu ve oturur pozisyona geldi. "Günaydın." Efe cevap vermediğinde Arda kendini tekrar etti. "Günaydın."

"Günaydın, Arda." Kaşlarını kaldırarak dikkatle karşısındaki çocuğu süzdü. "Ne kadar beklemem gerekecek? Kalkmaya niyetli görünmüyorsunda." Arda dudak bükerek yerinden kalktı, çalışma masasına yürüdü, çekmeceden yedek anahtarı çıkardıktan sonra kapıyı açtı ve Efe'nin tepkisini görmek ister gibi yüzüne baktı. Manzara aşağı yukarı tahmin ettiği gibiydi. "Dalga mı geçiyorsun benimle?"

"Yoo."

"Madem yedek anahtar vardı niye daha önce açmadın kapıyı?"

"Yeni aklıma geldi."

"Ya siktir git, kimi yiyorsun sen?" Arda cevap vermeden odasında bulunan banyoya yöneldi, verecek cevabı yoktu zaten. Ne diyecekti ki 'gitmeni istemediğim için yedek anahtardan bahsetmedim' mi?

Yüzünü yıkadıktan sonra üşüdüğüne karar verdiğinden dişlerini fırçalamaya üşenmiş ve yatağa dönerek yorganın içine girmişti. Zaten döndüğünde Efe çoktan gitmişti, onu burada tuttuğu için kesinlikle pişman değildi. Bu fırsat eline bir daha geçmeyecekti nasılsa, en azından uyurken onu dikkatle inceleme fırsatı bulabilmişti, malum uyanık olduğu zamanlarda bakışlarını olabildiğince kısa tutuyordu, bir şeylerin farkına varması utançtan ölmesi demekti.

Pazar olduğundan tüm günü yatakta geçirmiş, test çözmüş, kitap okumuş, birkaç kez de Efe'ye mesaj atmıştı ama geri dönüş alamamıştı. Efe artık yalnız çalışma konusunda kararlıydı anlaşılan.

Sinem'i arayarak yataktan kalktı ve üzerini değiştirirken telefonu hoparlöre aldı, telefon uzun bir süre çalmış ardından kapanmıştı, Arda tekrar aradığında telefon açılmış karşıdan Sinem'in sinirli sesi duyulmuştu. "Ne var lan?!"

"Uyuyor musun sen hâlâ?"

"Belli olmuyor mu? Pazar bugün pazar!"

"Neden bağırıyorsun kızım?"

"Niye aradın?"

"Efe benimle konuşmuyor."

"Yine mi? En sonunda gideceğim söyleyeceğim 'ahan bu salak sana abayı yakmış bu bilgiyle ne yapıyorsan yap' mutlu son."

"Aman ne mutlu son, zaten gram umurunda değilim öğrenince topukları göte vura vura kaçar herhalde."

"Bence Efe sana karşı boş değil, sen ne dersen de. Bir insan durduk yere neden birine uyuz olsun ki? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler."

"Ben anladım nedenini."

"Hadi ya, nedenmiş?"

"Dün suratıma suratıma çemkirerek imada bulundu, annesi ondan daha iyi olduğumu düşünüyor, bu da onu kızdırıyor olmalı herhalde."

HEDEF: MUTLULUK ' bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin