MİNİKŞE (Kitap Oluyor)

87- Ezberim

Her şeyin bir sonu vardı, bir sonucu vardı. Söz konusu olan bir şeyin eninde sonunda vardığı bir nokta vardı. Fakat Şehnaz Kan varmak istediği tüm sonuçlardan daha da öteye varıyordu. Belirsizlik... Şehnaz Kan dedim, doğru. Bedir'in soyadını taşımama rağmen Kan olan soyadımdan vazgeçemiyordum. Çünkü ne kadar belirsizlik varsa bu soyadının içindeydi. Soyadımın içinde dört dönüyordum, çatlayana dek kendimi olmayan duvarlara toslatıp yeniden ayağa kalkıyordum. Peki ne için? Belki de hiç benim soyadım olmamış bir kelime için.

Kapıyı aralayıp içeri süzüldüğümde yalnızlık ortamından faydalanıp dolabı açtım. Ufak bavulu içinden çıkarıp fermuarı açarken yaptığımın bana yakışmadığının farkındaydım. Şahan'ın odasına girmiş, bavulunu karıştırıyordum. Her ne olduysa bir anda gizli bölmedeki zarflar ortadan kaybolmuştu. Onları almış olan kişiyi düşünmeme gerek yoktu. Bu evde sadece Şahan'dan şüphelenebilirdim. Belki o da almamıştı ama şüphemin varlığı üzerime konmuştu.

Çantanın içinde kıyafet ve kişisel malzemeler dışında bir şey yoktu. Bavulu düzenleyip tekrar dolaba kaldırdım. Dizlerimin üzerinde emekleyip bu defa uyuduğu yatağın kenarlarına parmaklarımı soktum. Yastığının altına, çarşafların içine baktım. Yatağın altına baktım. Diğer tekli yatağı da aynı şekilde inceledikten sonra yanaklarımı şişirip ayağa kalktım. Komodin içlerini karıştırırken kapının açılmasıyla endişeyle gözlerim oraya döndü. Karşılaşmak istemediğim kişiyi görmediğim için rahat bir soluk alırken Berat kıvırcık kafasını kapıdan içeri uzatıp beni izledi. Doğrulup ellerimi belime yerleştirdim ve ne açıklama yapacağımı düşündüm.

Bir açıklama yapmalı mıydım ki? Çünkü burası benim de odamdı. Ayrıca kendime ait bir şeyi arıyordum. İçimden gözlerimi devirdim. Nereden bana aitti o mektuplar? Hiçbir şey bilmediğim gibi kendimce öngörülerde bulunuyordum.

"Anlaşılan kaybettiğin bir şeyi burada arıyorsun," diyerek söze girdi Berat ve kafası gibi geri kalan vücudunu da içeri sokup kapıyı üzerimize örttü. Emin adımlarla yanıma yaklaşıp karşımda durdu. "Şahan'la az önce dışarıdan döndük. O, aşağıda diğer kızlarla tartışıyor. Bu odadan ses gelince de buraya bakma gereksiniminde bulundum ve..." Susup kıvırcık saçlarını karıştırdı. Kadın doğum uzmanı Berat Terat benimle konuşurken lagaluga yapmayıp temkinli bir tavır içerisindeydi. "Yanlış anlama. Burası senin de odan tabii ki ama... Şahan'ı biliyorsun. Buraya girdiğini gördüğü an şüphelenecektir. Çünkü bana şunu söyledi, 'Kız kardeşim benimle aynı odada kalabilecek kadar bana tahammülü yok' diye." Yanaklarını şişirip üfledi. "Şu an ne anlatıyorum bilmiyorum. Hamilesin Şehnaz. Sırf ablan canını sıkmasın diye onu senden uzaklaştırıyorum, huzurunuz bozulmasın diye onu dışarı çıkarıyorum. Üzülmeni, kırılmanı istemiyorum."

Berat gözlerini yere indirdiğinde gözlerimi kırpıştırdım. Rahat nefes alalım diye Şahan'ı bizden uzaklaştırıp ona katlanmak zorunda kaldığının farkındaydım fakat bunu bana bu şekilde itiraf etmesi... Üzerimdeki kırgınlıkların üstünden su gibi geçti. Kollarımı açıp ona sarıldım. "Arkadaşım Bebeği Bedir'e sen söylememişsin. Seninle birlikte öğrenmiş. Bu sarılma sana olan özrüm olsun. Olur mu?" dediğim an Berat'ın da kolları üzerime dolandı.

Ondan hafifçe uzaklaştığımda ellerimi tuttu. "Çoğu zaman yakınınızdaydım ama Bedir'i daha fazla inceleme zamanı buldum kendimde. Sen onun gözünde incecik bir cam parçasısın Şehnaz. O cam biraz çatlasa Bedir bin parçaya bölünür. Gözleri bunu haykırıyor, sana olan her bakışı bunu ilan ediyor. Bedir benim dostum. Onun değeri bizim de omuzlarımıza biner. Sen değerlisin. Seni her zaman sırtımızda taşımaya razıyız. Galiba hepimizin Minikşesi oldun."

Beni ağlatacaktı. Berat'la ciddi bir konuşma yapmayı beklemiyordum. Bir an bu odaya girme amacımı dahi bana unutturmuştu. "Sen üzülme diye Şahan'la evlenip onu hiç bitmeyecek bir balayına bile çıkarabilirim." Mutsuzluğuma rağmen beni güldürdü. Ona gözlerimi devirdiğimde devam etti. "Tabii Bedoşumu sana sonsuza dek bırakacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun. Onu da alacağım senden. Şahan'a kuma getireceğim."