Yirmi

3.7K 288 630
                                    


Oy ve güzel yorumcuklar atmayı unutmayın muah ♡

İyi okumaaalarrr

Bu bölüm de minicik smut var başlangıç yerinde uyarı yapacağım isteyen okumaz atlar 💘


Hyunjin

Felix bir kaç saniye sessiz kaldıktan sonra minik eli ile benim büyük ellerimi kavradığın da bakışlarım elimize çevrilmişti.
"Sevgilim gidelim mi?"
Felix'in güzel sesi kulaklarıma dolduğunda ona baktım ve başımı salladım.
"Gidelim sevgilim."

Arkamızdaki paketi alıp ilerlerken Luo orospusu gelip Felix'in kolunu tutmuştu.
"Felix aşkım lütfen dinle beni.."
"Luo.. kolumu bırak!"
"Lütfen dinle beni yalvarırım suçsuzum ben.."

Felix'in koluna tutan elini hızla tutup çektim.
"Ona dokunamazsın!"
Luo'nun bakışları beni bulduğunda kaşlarını çatarak baka baktı..
"Sanane Hyunjin.. sanane?"
"Felix benim sevgilim.. ona dokunmaya bile kalkışmayacaksın duydun mu beni!"

Luo ellerimize baktığında kaşlarını çattı ve Felix'e döndü.
"Felix sadece birazcık konuşalım lütfen?"
"Hayır, şimdi izin verirsen sevgilim ile gideceğimiz bir yer var."

Felix elimi sıkıca tutup ilerlerken Luo salağını çoktan geride bırakmıştık.
Yürüyen merdivenden inerken Felix'i belinden tutup kendime çektim ve kiraz dudaklarına kapandım.
"Sana her geçen gün daha da aşık oluyorum Felix.."
"Bende sana sevgilim..."

Otoparka indiğimizde hızla arabaya binmek istedim. Sanki o Luo çıkacak ve Felix'i elimden alacak gibi hissediyordum.. ne de olsa Felix bir zamanlar o kızı seviyordu...

"Hyunjin? Bebeğim iyi misin?"
Felix'in sesi ile oturduğum yerde sıçramıştım.
"Hey... neyin var?"
Arabanın kontağını kapatıp koltukta yan şekilde dönüp Felix'in elini tuttum.

"Felix... beni bırakmayacaksın değil mi?"
Üstüme uzanıp dudaklarıma minik bir öpücük koydu ve ellerni yüzüme çıkardı.
"Hayır sevgilim... bunu da nerden çıkardın?"

"Ben... onu gördüğün de... sandım ki barışacaksınız."
"Ah Hyunjin... bu yüzden mi kıvranıyorsun iki saattir.. sevgilim bak bana."

Bakışlarımı güzel yüzüne çevirdiğim de duygulu bakışları karşısında ağlamak istedim. Ben ne yapmıştım da tanrım Feliximin bana bakmasını... bana böyle bakmasını sağlamıştı.

"Bu gözler bu şekikde sadece sana bakacak.. sana söz veriyorum ama sende bana söz ver.."
"Ne sözü?"
"Kimseye bana baktığın gibi bakmayacaksın! Tamam mı?"

Başımı sallayıp burnuna öpücük koydum. Minik elini burnuna götürüp kaşırken beni göğüsümden itti.
"Hayır amk ya huyum olduğunu biliyorsun!"
Minik bir kahkaha atıp arabayı çalıştırdım ve otoparktan çıktık.

~

Yarım saat yol gitmenin ardından şükür ki gelmiştik.
Burası bir dağ idi dağın iki ortası boştu ve karşısı mükemmel bir deniz manzarasıydı. Avusturya'ya ilk geldiğimiz zamanlar Felix keşfetmiş ve beni de sürüklemişti.
Tabi sonra Felix Luo denen şıllık ile tanışmış ve bir daha gelmemiştik.

Felix arabanın arkasından aldığı örtüyü sermiş ve paketler ile oturmuştu. Benim hâla ayakta dikildiğimi görünce kaşlarını çatmış ve yanında ki yeri göstermişti.
Gülümseyip yanına kurulduktan sonra çıkardığımız paketlerde ki tavukları tek tek yemeye başlamıştık.

"Bunu özlemişim.."
"Neyi?"
"İlk geldiğimiz zamanlar burası bizim gizli yerimizdi... biricik arkadaşımla gizli yerimiz."

Kaşlarını çatıp elindeki tavuğu bıraktı ve kucağıma çıkıp dudaklarıma yapıştı.
Kiraz dudaklarının ardından gelen tavuk tadı ile gülümsedim ve bende karşılık verdim.

Love You ~hyunlix~Where stories live. Discover now