23

38 2 0
                                    

Onu sevmek nefes almak gibiydi.
Gel de nefes almaktan vazgeç şimdi...
HZ.MEVLANA

Salon da otururken ne olduğuna bir türlü anlam veremiyordu. Farklıydı bu adam. Daha önce karşılaşmadığı kadar farklı. Hoşuna da gidiyordu aslında. Bütün o bayılmalar, kekelemeler, terlemeler... Bunu anlamak çocuk oyuncağıydı ama yine de farklıydı bu. Başka bir şey olduğunu tamamıyla hissediyordu. Her ne kadar bir insan bir insanı beğense de bu kadarı fazlaydı. Bu duygunun adı aşk bile olsa bu kadar tuhaf davranışı bir anda beraberinde getiremezdi. Bakışları çok farklıydı. Sanki tanıyordu kendisini, biliyordu içini. Gözlerine değil de ruhuna bakıyordu gözleri. Şirin, gözlerindeki her şeyi anlatan bakışlarıyla içeri girdi.
"Ta ta tabi, ne ne neden olmasın." Dedi. Sonra ikisi de derin bir kahkaha attı.
"Sen bizi mi dinledin Şirin?"
"Ama çok komikti hanımım."
"Allah iyiliğini versin. Dalga geçip durma adamla."
"Siz beni boşverin de Allah'tan Said Bey bahçedeydi de duymadı. Yüz metre ilerden anlaşılıyor bu adamın size aşık olduğu."
"Şşş... Sessiz ol biri duyacak. Odama geçelim orada konuşuruz."
Selin, aslında bu olanlardan mutsuz da değildi. Aksine hayatına bir renk ve heyecan gelmişti. Sevilmek güzel şey... Unuttuğu bir şey. Kendisini görünce dibi düşen başka erkekler hep olmuştu ama bu onlardan çok daha farklıydı. Diğer erkeklerdeki gibi bir bakış yoktu onda. O saf, masumane bakışı çok rahat hissedebiliyordu, kadınların bir çok şeyi hissetmede çok iyi olduğunu sizlere söylemiştim, ve bunun adını da biliyordu. Belki de bu birazcık onu korkutuyordu. Çünkü aşk çok güçlü bir duyguydu.
"Deminden beri ben de bunu düşünüyordum Şirin. Tamam diyelim bu adam bana görür görmez tutuldu. Terledi, ayıldı, bayıldı. Hepsini anlayabilirim. Ama bu adam bambaşka bakıyor Şirin."
"Nasıl başka?"
"Ne bileyim. Sanki beni biliyor, tanıyor."
"Eski hayatınızdan birileri belki."
"Bilemiyorum ki. Belki de tamamen saçmalıyorum. Belki de senin dediğin gibi sadece güzelliğime vurulmuştur. Eski hayatımda..." Bir an duraksadı. Eski anılarını bir bir geçirdi kafasından.
"İsmi tutmuyor."
"Nasıl? Anlamadım hanımım."
"Asım diye birisi vardı."
"Bana bahsetmediniz hanımım."
"Saf, temiz, güzel bir çocuktu. Bana da aşıktı hissederdim."
"Görücü gelenlerden biri mi?"
"Öyle değil. Gerçekten çocuktu. Aramızda yedi, sekiz yaş vardı. Ben on yedi yaşımda falandım. O da anca on falandı. Bu daha beş, altı yaşlarındayken beraber vakit geçirdik. Öyle çok kimsem yoktu köyde. O beni çocukça bir ruhla severdi. Aşıktı bana bilirdim. Ben de onun o çocuksu aşkını severdim. Bir gün ayrıldılar köyden. Ama unutmadım çok temiz kalpli birisiydi. Keşke o olsa Şirin. O kadar çok isterdim ki onun olmasını. Ona kalbimi sebepsizce verebilirim."
"E belki de o dur hanımım."
"Şirin sen beni dinlemiyor musun? Adı farklı bir kere. Memleketi de farklı. Kahramanmaraş'lıyım dedi. Hem beni nereden tanıyacak. İsmim farklı. Görüntüm değişti. Ama inan bana Şirin. O çocuğu görmeyi o kadar çok isterim ki."
"Anladım. O yüzden oğlunuzun adı..."
"Aman Şirin sen yine de sessiz ol. Yerin kulağı vardır. Ne olur ne olmaz. Birinin kulağına gider keserler bizi. Hoş cenazeden farklı da değiliz ya."
"Ne demek hanımım. Merak ediyorum. Benden başka paylaştığınız birileri var mı bütün bunları."
Selin acı bir tebessüm etti. "Bir zamanlar Asım'la konuşurdum. İçimi dökerdim. O da masum masum dinlerdi. Beraber bir dut ağacının tepesinde saatlerce konuşurduk. Hatırlıyorum da güzel zamanlardı. Beni isteyenlerin taklidini yapardım. Keşke babam onlardan birine verseydi." Selin ağlamaya başladı. Şirin hemen peçete ve su getirdi.
"Hayır Şirin ağlamak istiyorum. Bırak yaşadığımı hissedeyim. Bir zamanlar o çocuk bana var olduğumu hissettirirdi. Anlamasa da dinlerdi. Buhranlarımı, hayat kaygımı, geleceği anlatırdım ona. Gezmek, görmek istediğim yerleri, televizyonda gördüğüm İstanbul'u anlatırdım. Zengin olmak istediğimi anlatırdım. Nereden bilebilirdim. İnsan bazen dua ederken dikkatli davranmalı Şirin. Bugün gelen adam kimdi bilmiyorum. Büyük ihtimalle beni biraz fazla beğendi o kadar. Ama olsun. Yine de bir zamanlar ne olduğumu, o çocukluk mutluluğumu hatırlattı bana. Dut ağaçlarını, hafif hafif esen serin rüzgarları... Dut kokusunu... Sırf bunun için bile ona teşekkür borçluyum."
"Peki hanımım ya devam ederse?"
"Neye Şirin?"
"Bu tür davranışlara... Size aşık olmaya..."
"Boş versene Şirin. İyi gelir belki de. Tekrardan önemsendiğimi hissederim. Bu hayatta birileri tarafından sevilmeyi unuttum. Eskiden Asım vardı bir tek. Ne ailem, ne de bir başkasından bir sevgi gördüm. Böylece ölüp gitmek istemem."
"Ben hanımım. Beni unutuyorsunuz. Alınırım bakın."
Selin ayağa kalkıp Şirin'e sıkıca sarıldı. "Seni unutur muyum Şirin? Sen bir tanesin." İki kadın duygusallığın en uç boyutlarında geziniyorlardı. Şirin'in de gözleri dolmuştu.
"Hem oğlunuz." Dedi Şirin. Bir yavrunuz var.
"Evet var. Tıpkı babası."
"Demeyin öyle. Sizi seviyor."
"Asım'a benzesin diye adını Asım koymuştum ama nafile. Genetik demek ki. Onu çok seviyorum ama insan bazen evladı bile olsa karşılık bekliyor Şirin. Gerektiği kadar bile sevmiyor beni. Verdiğim sevginin karşılığını veren olmadı daha Şirin. Sen dışında. Bir tek Asım verdiğim sevginin kat ve kat fazlasını vermişti. O da daha çocuktu."
"Aileniz Hanımım. Biliyorum kötü şeyler yaşadınız ama."
"Onların adını anma bir daha Şirin. Lütfen. Bir zamanlar içimde tutamayıp bu çirkinliği anlatmıştım sana." Ağlamaları hıçkırıklara dönüşmüştü. Kendini durduramıyordu.
"Hanımım yapmayın."
"Nasıl ya nasıl? Anlamıyorum. Hepsi göz yumdu. Ablam, annem, babam. Abim ırzıma geçti benim ya. Kimse bir şey demedi. Bu O.... çocuğuna sattılar beni. Sırf namuslarına leke gelmesin diye o O... çocuğunu kolladılar. Neden ya neden?"
"Hanımım bağırmayın birisi duyacak."
"Duyarlarsa duysunlar. Bir kere ya bir kere... İnsan yerine koyulmadım şu hayatta. Bir tek o dinlerdi. Şimdi sen. Mutlu bir yuvayı hak etmeyecek ne yaptım ben. Kimseyi sevip aşık olamayacak kadar ne suç işledim. Benim de bir erkeği beğenme, aşık olma hakkım yok muydu? Adamın biri bana aşık olmuş. Varsın olsun. Kocam beni kesermiş. Gerçekten yaşıyor muyum ben? Yıllar sonra ilk defa, ilk defa unuttuğum bir duyguyu yeniden hatırladım. Bu kadarı da çok değildir herhalde."
Öfkesini bütün benliğiyle kusmuştu ve rahatlamıştı. Kafasında binbir tilkilik dönüyordu. Bu sefer biraz daha kararlıydı. Daha önce hiç vermediği kadar keskin kararlar veriyordu kafasında.
"Daha önce sormuştun Şirin. Söylememiştim. Dilruba."
"Anlamadım hanımım."
"Eski adım Şirin. Dilruba'ydı."

Beğendiğiniz bölümleri hemen aşağıdan oylayabilir, değerlendirmelerinizi yazabilirsiniz. Yazdığım diğer eserlere de göz atabilir, yazdıklarımdan haberdar olmak için takip edebilirsiniz.

DİLRUBA Where stories live. Discover now