Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.
- başarısız olunacağı başında belli olan oyunu, kazanmaya değer mi?
troye sivan, take yourself home
|Taehyung|
Ayaklarımı oturduğum yerde sallandırıyor, yanımda oturan Daeun'ın saçlarını okşarken sıranın bize gelmesini bekliyordum fakat yanımıza gelen sekreter, "Bay Kim, biz biraz Daeun ile oynayabilir miyiz?" diye sordu, ona baktığımda gülümsemesi ve heyecanına dayanamarak buna izin verdim. Kahverengi saçlarını atkuyruğu yapmış olan sekreter, Daeun'ı elinden tutarak kaldırırken bana tam arkamda kalan beyaz kapıyı gösterdi.
Kapıyı tıklatarak içeri girdiğimde duvarları çizgi film karakteri ile donatılmış odanın, kısa duvarı tamamen camla kaplanmıştı ve hemen önüne konumlandırılmış çalışma masasında benim yaşıma yakın genç bir adam oturuyordu.
"Merhaba, Bay Kim, değil mi?"
İnce, tatlı ses tonu ile konuşmasının ardından başımı salladım, uzun kıvırcık saçları önüne dökülüyordu ve üzerinde siyah bir sweat bulunuyordu. "Jeon Jeongguk ile görüşmemiz vardı?" diye sordum çekinerek, bakışlarım odada geziniyordu. Odanın ortasında büyük bir sehpa ve etrafında çocuk sandalyeleri vardı. Masanın üzeri çeşitli oyuncaklar ile donatılmıştı.
"Ben Jeon Jeongguk."
Bu kadar genç biri ile görüşeceğim aklımın ucunda yoktu, gösterdiği tekli koltuğa otururken gülümsemesi büyüdü. "Ben üzgünüm, genç birini beklemiyordum." Başını salladı, "Aslında iki ay içinde otuz olacağım ama insanları buna inandırmak zor, Bay Kim." Gülümsedim, "Bay Kim, Daeun'ı özellikle başka bir odaya aldırdım çünkü eğer sizin ile bir iletişim içinde olduğumu bilirse, bana güvenmeyebilir, bu bir açıdan benim güven için kurduğum bir düzen." Birden ciddileşerek beni şaşırttı, bir defterin sayfasını açtığında mavi bir kalem ile Kim Daeun yazdı, bakışlarını yeniden bana çevirdi.
Ona nasıl anlatacağımı bilmiyordum, eğilmiş halde yazı yazarken saçları önüne geliyordu ve bazen onları kulağının arkasına atıyordu. "Daeun'ın annesi neden burada değil?" Bakışlarını defterden ayırarak bana çevirdi, "Annesi yok. Daeun beş günlük bebek iken bizi terk etti." Kalemi elinde çevirirken gözleri beni inceliyordu ve bu, biraz rahatsız hissettiriyordu. "Daeun annesiz büyümüş bir kız çocuğu." dedi, kağıdına yeniden dönerken. "Evet." diye onaylamaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu.
"Bay Kim, buraya neden geldiniz?"
Arkama yaslandım, parmaklarım iki bacağımın arasında dururken kısa bir an neden burada olduğumu ben de düşündüm. "Daeun çok neşeli bir çocuktu, onunla elimden geldiğince ilgilendim ve eksik hissettirmemeye çabaladım." Tamamen bana odaklanmış haldeyken bakışlarımı ona çıkarmak zordu. "Daeun bana annesini sorduğunda cevap vermek zordu, ona bir süre yanımızda olmayacağını söyleyebildim sadece. Onu dört ay önce bir kreşe yazdırdım, arkadaşları olsun ve yaşıtları ile zaman geçirsin diye ama sanki kızım, birden değişti. Mutsuz, yaptıklarından zevk almayan, sürekli kabuslar gören bir kız oldu. Ona ne zaman bir şey olup olmadığını sorsam, beni cevapsız bırakmaya başladı." Jeon Jeongguk notlarını alırken başını sallıyordu.