10

4.5K 512 117
                                    

Yavaşça açtığı beyaz kapıdan dikkatle kafasını çıkardı genç oğlan. Sessizliğin hakim olduğu uzun ve karanlık sayılabilecek koridorda bakışlarını gezdirdi bir süre. Ardından sessizce sevgilisinin adıyla seslendi boşluğa. "Dalmi?"

Yakınlarda biri olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Ses gelmediğinde yavaş adımlarla odadan çıktı ve kapıyı aynı yavaşlıkla kapatıp ilerlemeye başladı. Bir hayalet gibi geçip gitmek istiyordu koridorlardan. Bu koyu renk duvarların arasından... Hiçbir şey duymak istemiyordu. Sadece kaçmak istiyordu.

Duyduğu acı dolu bağırtı aniden duraksamasını ve ürkmüş bakışlarını yere sabitlemesini sağladı. Birkaç saniye hareketsiz kaldı. Sanki duvarlardaki tablolar ona bakıyor ve kaçtığı için gülüyordu. Yanı başında duran tablo yüzünden diğer tarafa doğru sendeledi ve dehşet içinde yaşlı bir insanın portresine ait yağlı boyayla yapılmış tabloya baktı.

"Korkak."

Zihninde bir topaç edasıyla dönen o cümle baştan aşağı titremesini sağlarken bir elini koyu mavi boyalı duvara yerleştirdi. Cümle oldukça tanıdık, ses ise bir o kadar yabancıydı. Sesin Bay Kim'e ait olduğunun farkındaydı ama sanki başkası söylemiş gibi hissettirmişti. Boşta kalan elini kulağına yerleştirdi ve tırnakları saçları arasındaki yerini aldı. Sanki kulağını söküp atmak ister gibi tırnaklarını saçlarının arasına batırdığında acıyı hissetti.

Acı, onu tekrar gerçekliğe döndürdü. Yaşadığını hatırlattı ve ileriye doğru adımladı. Elini duvardan çekti ve kulağındaki elini indirmeden yürümeye devam etti. Bu sefer ses çıkarmayı umursamadı.

Sadece geçip gitmek istiyordu koridorlardan.

Alt dudağının içini dişleyerek sessizce ilerlemeye devam etti. Ne yapacağı hakkında bir fikri yoktu. Yapamayacağını biliyordu. O hiçbir şeyi önleyemezdi. Olacaklar için yapılacak bir şey yoktu. İçindeki ses ona çıkıp gitmesini ve bir daha asla buraya adım atmamasını fısıldıyordu. Ve o içindeki sesi dinleyecekti.

Sesler aniden kesildi. Fırsatı değerlendirerek adımlarını hızlandırdı. Evin kapısı göründüğünde, etrafına son kez bakındı. Bu kadar büyük bir evde olmak onu daha fazla geriyordu. Yukarıda ne olduğundan tam olarak emin olmasa da kötü bir şey olduğu kesindi ve şahit olmak istemiyordu. Kaldıramazdı. Böyle şeyler ona göre değildi.

Taehyung düşündüğü durumdaysa bunu görmek istemiyordu. Şahit olmak ya da duymak istemiyordu. Sadece unutmak istiyordu. Kimseyi kurtaramazdı. Korkaklar kahraman olamazdı. Arkadaşlarına her ne kadar yardım edeceğini söylese de yapamazdı.

Kapıya yalnızca birkaç adım kaldığında dönüp boş salona baktı. Pahalı eşyaların daha korkunç göründüğüne olan inancı bir kez daha körüklendi. İçindeki berbat duygudan kurtulmak için gözlerini tekrar kapıya çevirdi.

İçinde bulunduğu korkunç durumdan ve evden çıkıp gideceği sırada duyduğu ses tekrar duraksamasını sağladı.

Cam benzeri bir şey yüksek sesle kırılmış olmalıydı. Ardından daha yüksek bir ses duydu. Bir şeyler düşmüştü. Ya da devrilmişti. Tam olarak kaynağını kestiremese de duyduğu ve Dalmi'ye ait olduğunu düşündüğü çığlığın ardından hızla evden çıktı. Kapıyı kapatmadan bir kaç adım attı ve hızla nefes alıp vermeye başladı. Çınlayan kulakları işini zorlaştırırken sağ gözünden bir yaş süzüldü. Yakasında hissettiği eller yavaş yavaş çınlamayı azalttı ve karşısında kendisinden yaşça büyük olmasına rağmen kısa boylu olan çocuğun ateş saçan gözleriyle karşılaştı.

"NE OLUYOR LAN İÇERİDE? KÖTÜ BİR ŞEY Mİ YAPTIN LAN YOKSA?"

Boğuk sesler netleşirken cevap veremedi ve şok içinde titremeye devam etti. Yakasını tutan eller onu sinirle duvara itti ve kısa boylu çocuk bir saniye bile düşünmeden açık kapıdan içeri girdi. Duvara çarpan sırtıyla ağlaması şiddetlenen Jungkook yavaşça yere çöktüğünde elleri titremeye devam ediyordu. Yere diktiği bakışlarına bir çift ayakkabı iliştiğinde bile bakışlarını yerden çekemedi. Ayakkabıların sahibi birkaç saniye duraksayıp Jungkook'a baktı ve kısık sesli bir küfür savurup hızla içeri girdi.

Zihninde son ses yankılanan ve asla durmayan "Korkak" nidaları nefesini keserken evin içinden gelen sesleri duymamak için ellerini kulaklarına yerleştirdi. Titriyordu. Ruhu, bedeni, düşünceleri... Hem terliyor hem titriyordu. Kaybolmak istiyordu. Tam şu an yok olmak...

Bir süre sonra güçlükle ayağa kalktı ve sendeleyerek evin bahçe kapısına doğru ilerledi. Kurtulması gerekiyordu. İhtiyacı olan şeyler vardı ve ona ulaşmalıydı.

Korkaktı. Bunu reddetmiyordu. Ve kaçacaktı. Kaçmaktan başka bir yolu yoktu.

"Ne demek ambulansı arayamayız?"

"Haberlere çıkmamızı mı istiyorsunuz?"

"SİKTİRTME LAN HABERİNİ!"

Duyduğu seslerle titreyerek eve doğru döndüğünde kanı çekilmiş gibi hissetti. Kısa boylu olan çocuk Bay Kim'in kanlı gömleğinin yakalarından tutmuş her an öldürmeye hazır bir şekilde bekliyordu. Ona göre daha uzun boylu çocuk ise Taehyung'un ayakta durmasına yardım ediyor ve kısa olana acele etmesini söylüyordu.

Taehyung ise yüzündeki tüm yaraların ardından, kanlı eli karnının üzerinde yarı kapalı gözleriyle Jungkook'un korkak gözlerine bakıyordu.

Jungkook, bir adım geriye doğru gitti. Taehyung'un gözleri kapanırken uzun boylu çocuk sanki daha fazla taşıyamamış gibi Taehyung'la beraber yere çöktü. Elini arkadaşının elinin üzerine yerleştirdi. Kanla kaplanan iki ele baktı Jungkook. Tekrar titrediğini hissetti. Kısa boylu çocuk, Bay Kim'in yakalarından itti hızla Taehyung'un yanına çöktü.

"Ambulansı aramayacaksınız dedim."

"Oğlun ölüyor lan oğlun! OROSPU EVLADI OĞLUN O SENİN!"

Kısa boylu olan patlamaya hazır bir bomba gibi yeniden ayağa fırladığında Jungkook, uzun zaman önce şahit olduğu gülüşün aynısını Bay Kim'in dudaklarında gördü. O korkunç gülümsemeyi ve arkasındaki nefreti o kadar iyi tanıyordu ki kan akışının durduğunu hissetti.

"Gebersin piç kurusu, umurumda bile değil."



Bölüm Sonu.

Seducing Jeon JungkookWhere stories live. Discover now