2

101 20 28
                                    

Gece 3 yastığımda gözyaşlarım.

Sana ikinci mektubum bu sevgilim. Dün seni endişelendirdiğim için özür dilerim.

Küçükken her şey kolay gelirdi bana. 4 yaşında babasız kalan ben, 15 yaşıma kadar anne sevgisi görmemiş ben bile tutunurdum bir şeylere. Biliyor musun Jungkook? Ben hep ,yani o zamanlar, kötü bir çocuk muyum diye düşünür, her gece evimizin çatısına çıkar o kırmızı kiremitleri gözyaşlarımla ıslatırdım. Öyle çok büyük bir evimiz yoktu ama çokta küçük değildi. Minik ama güzeldi. İçinde bir hissiyat yoktu ama gözüme güzel gelirdi.  Babamın o zamanlar yaptığı tek iyi şey belkide bu evi bize bırakmaktı. Çünkü o ev olmasaydı annem beni birine evlatlık verir, kendi dünyasında yaşamaya devam ederdi. Zaten onun için ben yoktum. Bazı geceler o kırmızı kiremitin üstünde gözyaşlarım dökülürken başka bir ailede büyümüş olsam nasıl olurdu? Beni severler miydi? Çok çirkin biri olduğum için mi beni sevmiyorlar diye düşünür suçu hep kendime atardım. O zamanlar tek hayalim anne kucağıydı. Ocakta pişen bir çorba, tekini kaybettiğim çorabın yerini anneme sormak isterdim. Babam olsaydı filmlere gider, bana kitap okumasını hayal ederdim. Ama ne evde sıcak bir çorba pişti ne de babam bana kitap okudu. Aynı evin içinde yabancı gibiydik biz annemle. Karşı komşumuzun çok güzel bir kızı vardı. Kıskanma burayı okurken benim güzel sevgilim. Hiçbir şey senden güzel olamaz bende. Her neyse sevgilim, sürekli yan bahçede ailesiyle oyunlar oynar sürekli kahkaha atardı. Çok güzeldi onların o halleri. Bense her zil çaldığında heyecanlanır( ki bu çok olmazdı) babam mı geldi? Döndü mü bize diye düşünürdüm. Babamın dönmesi her şeyi kurtaracak gibi..

Sonra bir gün o kızla tanıştım. Daha yaşım 7. Biri benimle konuşuyordu. O anki heyecanımı görsen, bir kız diye değildi. Biri benimle konuşuyordu. Tabi annem de benle konuşurdu.

Filmin sesini kıs. Yeter artık bıktım senden. Kes artık benimle konuşmaya çalışma.

O kız ilk defa benimle gerçek anlamda konuşan ilk insandı. Evden çıkmazdım. Yaşıtların okula başlamıştı.  Sonra bana ailesini anlattı. Nerden geldiğini, neleri sevdiğini. Öyle güzel anlatırdıki kendimi onun yerinde hayal etmeden duramazdım. Git gide arkadaş olduk. O bana okulu, ailesini anlattı ben de ona hayallerimi. Ne deseydim Kook, annem sevmez beni babam da terk etti zaten. Arkada gördüğün ev benim için hapis. Demedim, diyemezdim. Günler geçti. Ona hayallerimden başka kendim hakkında ufak detaylarda vermiştim. Ufak. Hiç unutmuyorum akşam saat 10 annem anahtarla kapıyı açtı. En ufak bir tıkırdıyı duydum mu hemen inerdim. Bir umuttu o zamanlar. Yanına yaklaştım, gözlerim ışıldıyor hala biraz. Belki bir şey olurda saçımı okşar diye. Kaldırdı elini ilk defa o zaman vurdu bana. Normalde canı acır insanın. Acımadı benim. Ellerindeki soğukluk vücudumu titretti, ama canım acımadı. Gözlerim doldu, ama acımadı canım. Nasıl acırdı ki? İlk defa o gün bana kaç yıl sonra dokunmuştu. Biliyorum saçma, saçma ama daha 8 yaşımdayım bir yanım hep yaralı. Hissizleştiğimi ilk o zaman anladım belki de. Sonra öğrendimki o konuştuğum kız ailesine benim yaşadıklarımı anlatmış. Ailesi de bir şekilde annemin numarasını bulmuş, konuşmuş. Benim yaşadıklarımı duymak ona zor gelmiş, hıncını benden çıkarmıştı. Alışmıştım zaten. O bana vurdu hiçbir şey demeden çıktı üst kata toparlan dedi taşınıyoruz yarın. Ah nerden bilebilirdim seni tanıyacağımı. Nerden bilirdim o güzel gözlerinde kaybolacağımı.

Sonra taşındık. Çok eşyamız yoktu. Ufak bir daire tutmuş annem. 4 odası var. En küçük odayı bana verdi. Tam 2 yıl o küçük evde her gece bana vurduğu anı düşündüm durdum. Yaşım olmuş 10, okula gitmemişim hiç. Tam 3 yıl geç başladım. İşte  ilk seni gördüm.

Sana bunları yazıyorum sevgilim, çünkü sana hiç anlatmadım. Biliyorsun hayatımı ama detaya inmek hem beni yaraladığı için hem seni yaraladığı için anlatmadım sana hiç. Şimdi yazıyorum çünkü artık dayanamıyorum bu yüklerden. Dün biraz fazla kaçırmışım. Aramalarını cevaplayamadım bu yüzden sevgilim. Bunları ne zaman veririm sana ya da ne zaman okursun bilmiyorum ama dün annemin ölüm yıldönümüydü. Ne kadar ona karşı nefret duygusunu bile barındırmasam bir teşekkür borçluydum ona karşı. Seni bana katmıştı sonuçta. Gece 3 yastığımda gözyaşlarım.

Bu mektubu senin fotoğrafının önünde masamda yazıyorum. Sabah gidip köşedeki çiçekçiden bu hayatta benden sonra sana  en çok yakışan papatya buketini alıp, evine geleceğim. Aramadan geleceğim, çünkü biliyorum kızgınsın bana. Olsun affettiririm sana kendimi.

Saklarım seni göğsüme, kondururum buseler saçlarına. Aldığım papatya buketinden bir papatyayı çıkarır kulağının arkasına koyarım.

Yastığında dağılmış saçların, yeni uyandığından kızarmış gözlerin.

Günaydın sevgilim,

                                          Bendeki duygular sana papatyadan taç yapsınlar.





Tam 700 kelime yazdım. Umarım bölümü beğenirsiniz. Tae şimdilik Kook'a küçüklüğünü yazıyor. Daha aşkına anlatacağı mektuplara gelmedim. Lütfen bölümü biraz da olsa hissederek okuyun. Öpüyorum o güzel kalplerinizden.  -imera-

Wine and Die -TaekookWhere stories live. Discover now