gelmeyen otobüs, küçük karmaşalar.

1.6K 70 48
                                    

İyi okumalar.

Ortalıkta kimseciklerin bulunmadığı otobüs durağında, saatimin tek tük yelkovan sesi yavaşça süzülen karlar arasında kayboluyordu.

Avuçlarımı birbirine sürtüp, kumaş parçasını bir nebze dâhi olsa ısıtmak adına çabalıyordum. Kısa kıvılcımı hissetsem bile, soğuğun tenime ilmek ilmek işlemesine izin vermek zorunda kalıyordum.

Titreyerek, kahverengi paltomun iç cebinden sigara paketini çıkarttım, bir tane sigara alma hissi içimi kaplamıştı. Sokak lambasının cılız yanan ışığının sesi ise gittikçe kulaklarımı dolduruyordu. Sigaramı iki parmağımın arasına sıkıştırmış, başımı lanetler okumaya başlayacağım lambaya doğru kaldırmıştım.

Dişlerimin arasından tıslamaktan başka bir harekette bulunmayarak çakmağımı aramaya koyulmuştum, bulamadım.

"Ah, koyduğuma emindim hâlbuki." Ağzımdan süzülen sıcak havanın bıraktığı iz, gözlerimi kendisine sabitlemeyi başarabilmişti. Sırtımı, daha demin lambasına laf attığım demire yaslamıştım. Ayakta zar zor beklediğim karlı kış gününde, gelmeyen otobüs beklemek can sıkıntısıydı.

Karın ayaklar altında ezilme sesini duyunca başımı yan tarafa çevirdim. Bu saatte en son bekleyeceğim şey bir insandı. Köpekler bile bu soğukta dolaşamazdı sokaklarda.

Gözlerimi kısarak gelen siyah silüete odaklandım. Titreyen beden yaklaşıyor lâkin bir türlü yüzünü göremiyordum. Fazla odaklanmam, lambanın patlamasını fark etmememi sağlamıştı.

Büzülerek yürüyen beden yaklaştı ve yanımda durdu. Etraf kapkaranlıktı, şimdiden titrek sarı ışığı özlemiştim bile. Yan gözle benden kısa olan bedeni tanımaya zorladım kendimi. Rengini seçemediğim bir atkı takıyordu, saçları dağınıktı.

Kendimi bile göremediğime yemin edebilirdim fakat yüzü ışıldıyor gibiydi. Tanrı edası ile göz kamaştırıyordu. 

Kendi kendime içsel tartışmalardan sıyrıldım, gözlerimi güçlük ile bedenden çektim. Kafamı istemeyerek onun olmadığı boş alana çevirmiştim.  Parıldaması gerekirken sönük kalmış sigaramı ağzımda oynattığımda, kolum korkakça çekilmişti.

Ben mucizelere inanmam, lâkin kolumda hissettiğim yumuşak baskıyı hissettiğim zaman kelebeklerin etrafımda dans ettiğini görmüştüm âdeta.

"Çakmağımı verebilirim isterseniz. Ağzınız pek bir ışıltısız." Güldü, o kadar güzel bir sesti ki bu; Sokak lambası, bu neden ile patlamıştır, sesini işitmem için evrenin bir oyunu olmuştur belki de.

Kadife sesli genç adamın yüzünü bu denli merak etmem sonucu, sigaramın ateşi aydınlatabilir düşüncesi ile teklifini reddetmek kabaca olurdu.

"Teşekkür ederim bayım." Gülümsemesine karşılık verip, uzattığı çakmağı benimkine göre oldukça küçük ellerinden aldım. Neden etkilenmiştim, neden rahat bir nefes almıştım karşısında? Kilitlenip kalmıştım.

Ağzımda yanıp tutuşan alevin aydınlatmış olduğu küçük alan, gözlerimi tanımadığım yüzüne hasret kalarak çevirmeme yetmişti. Kızıl loş ışık elmacık kemiklerine vuruyor, uzun ipek kirpiklerinin gölgesi düşüyordu. Şekilli dudağın öpülesi, şairlerin şiirlerini dökmekten bıkmayacağı etki yaratıyordu.

İçime çektiğim duman ile rahatlamayı kucakladım. Gözlerimi kapattım ve az önce gördüğüm sanat eserinin gerçek olup olmadığını kendi çapımca tartışmaya başladım.

Sakuya, taekook. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin