kalemimin sızısı, dudağının kırmızılığı.

834 49 47
                                    

İyi okumalar.

Gecem ve gündüzümü karıştıran, kahve ile kaplanmış sarı saman kağıdının verdiği doku, kulaklarımı dolduran ıslak yağmur damlaları.

Uzun, kemikli parmaklarım ile tuttuğum siyah mürekkep kalemini bir kenara fırlattım. Dün gördüğüm şaheserin, bir portresini çizmek için masa başındaydım.

Fakat, ışık azdı. Görememiştim onu, tekrar görmeliydim. Havalanan saçlarına dokunmalı, esmer tenine parmak uçlarımla hissetmeliydim.

Kim Taehyung, bedeninin her zerresini ezberlemeliydim.

Çöp olarak gördüğüm buruşmuş saman kağıdını kenara fırlattım. Gözlerimi istem dışı bulunduğum iç karartan odamdaki, eski moda saatime iliştirdim. Saat, dün karşılaştığım his ile kavruluyordu.

Yine oralarda mıydı? İçime oturan sorular, ağrıyan başımı ellerim arasına almama sebep olmuştu. Öğlen saatlerinde yazar olan tanıdığım ile konuşmuş, bir bağlantısı olup olmadığını soruvermiştim.

Sanat ile yanan bir yüze sahipti Kim Taehyung, elbette geçirmiş olmalıydı adını bilindik dizelerde.

İsmi tanıdık geliyor demişti, görüntüsünü silmişti. Nasıl gücü yetebilmişti?

Kalemimdeki mürekkep yetmez, kağıdım ona layık olamazken nasıl unutulabilirdi esmer teni? Sıkıntı ile iç geçirdim, titreyen bedenimi geriye atmaktan çekinmemiştim.

Arkamda yerleşmiş büyük pencereye çevrilen koltuğum sessizlik içerisinde yüzüyordu. Yağmur damlaları süzülüyor, birbirleriyle yarış yapıyorlarmış görüntüsü sunuyorlardı.

"Üşümek." Dedim boş olan odada deliler gibi kendi kendime konuşurken. "Artık üşümek istemiyorum."

Saçmalıktı, evden acele ile çıkıp dün geldiğim tiz soğuklukta gerçekliğini bile sorguladığım insanı beklemek, saçmalıktı. Lanetler yağdırdığım sarı ışıklı titrek lamba, hiçbir şey yaşanmamış gibi parıldıyordu.

Kaskatı kesilmiş bedenim ve çaresizce aranan gözlerim, kimsecikleri görememişti. Yana attığım saçımı elim ile düzelttim, biraz bilinmedik sokakları turlamak kötü olmamalıydı.

Sonuçta, karşıma esmer tenli meleği çıkarmıştı dilsiz sokaklar. Yolun sonunda konuşmayacakları ne mâlumdu?

Etraf donuyor, zar zor atan kalbimi sıkıştırıyordu. Kapkaranlık caddelerde, etrafı aydınlatan kafeterya tarzı kütüphane görmek en son beklediğim şeylerden biriydi.

Kim Taehyung istisnaydı.

Botlarım altında ezilen beyaz soğukluk, gözlerim ile kestirdiğim ışık kümesine ulaşmıştı. Kapıyı tutup, kendime çektiğim elimin eklemlerinin kızarmış olduğunu yeni fark edebilmiştim.

Eldivenlerimi vermiştim ona, elleri ısınmıştır şimdi. Avuçlarıma akar sıcaklığı teni tenime karışırken.

"Merhaba." Boş olan alanda, kitap kokusu hâkimdi. Tavandan aydınlatma yoktu, uzun uzun rafların yan taraflarına sabitlenmiş ayaklı loş kümeler vardı.

Sesime karşılık gelmemişti, kapıyı kapatarak ilerledim. Ellerimi, rafta duran üstünde belli olmasa dâhi toz bulunduran kapaklarda gezdirdim.

Sakuya, taekook. Where stories live. Discover now