Merhaba:)
Lütfen bana destek için bol bol yorum yapıp, yıldıza basıp beğenmeyi unutmayın:)
***
Müzik: 2Cellos- Game of Thrones Medley (Bu iki başarılı Cellist'in albümünü dinlemenizi öneririm!)
***
"Sevginin ölçüsü, ölçüsüz sevgidir."
St.Augustine***
Cillian
Sağa dön.
Sola dön.
Yastığı döndür.
Yorganı aç.
Sırtüstü yat.
Yüzüstü dön.
"Olmuyor işte..."
Boş odada, hatta evde sıkkın bir şekilde kendi kendime konuştum. Tüm dengem altüst olmuştu. Ne uyuyabiliyordum, ne doğru düzgün düşünebiliyordum.
Uzak durmak istiyordum ama kendimle verdiğim savaş tüm yaşam enerjimi tüketiyor gibi hissediyordum.
Sadece fiziksel çekim değildi. Belki öyle olsa daha kolay olacaktı her şey. Ne yazık ki daha fazlasıydı. Sesini duymak, utangaç gülümsemesini görmek, onu utandırdığımda yanaklarına yerleşen kırmızının tonlarını zevkle izlemek...
Hem bir insanın o renk gözleri olabilir miydi? Kahverengi göz çok görmüştüm ama bu kadar koyusunu, siyaha çalanını hiç görmemiştim. Baktıkça dipsiz bir kuyu beni içine çekiyormuş gibi hissediyordum.
İşte bunlardan rahatsız oluyordum. Bu hislerden.
Hele dün akşam...
Türk heyete düzenlenen canlı bomba saldırısını öğrendiğim an, zaman durmuştu. Finn'in gece kulübündeki odasında, dev ekrana ağzım açık bakakalmıştım. Ne bir ses çıkıyordu ağzımdan, ne de hareket edebiliyordum. Buz kesmişti içim, dışım!
Sonuçta babası büyükelçiydi ve buraya gelmiş dışişleri mensuplarını yalnız bırakacak değildi. Peki ya Zeynep? İrlanda Başkonsolosluğu'ndaki geceye katılmıştı.
Finn odaya girip, beni ayakta tepkisiz görünce, önce anlam veremediğine emindim. Sonra ağzımdan Zeynep'in adı dökülünce, televizyondaki haberle olayları birleştirip, çıkarım yapabilmişti. Sakin olmamı söylemiş ve ardından ikimiz de telefonlara sarılıp, emniyet, doktor, milletvekili, hastane sahibi kim varsa, kısaca tüm Londra'yı ayağa kaldırmıştık.
Bir de abim Rian McElroy'u. Abimi çok seviyordum ama benden daha fazlasını beklememesi konusunda seneler önce onu uyarmıştım. Sadece kardeşlik bağımı tutmuş, o işlerle alakalı tüm bağlantılara koca bir düğüm atıp, açılmasın diye ucunu da yakmıştım. Ne yazık ki tüm bu aradığımız insanlar arasında, en hızlı sonuca ulaşan da yine o olmuştu. Ona borçlanmak istemiyordum ama artık çok geçti.
Hiçbir şey yetmiyormuş gibi bir de üstüne lanet baş komiser Liam, en olmayacak yerde, Zeynep'in yanında karşıma çıkmıştı.
"Ahhhhhhh, lanet olsunnnn!" Başımın altındaki yastığı alıp karşı duvara fırlattım. Paris'e gitmeden önce kafamı toplamam lazımdı. Ama ben bu saatte darmadağımdım. "Bravo Zeynep, bravo!" yatakta doğrulup, ayaklarımı yere sarkıttım. "Niye aklımdan çıkmıyorsun, niye?" Daha demin duvarla buluşan yastığın yerine, gidip kafamı duvara vurmak istiyordum. Sıkıntılı bir nefes verip başucumdaki telefona uzandım. Saat daha 4.45'ti. "Çok güzel!". Zeynep'i saat bir gibi evine bıraktıktan sonra direkt eve sürmüştüm lakin boş trafiğe rağmen Wimbledon'daki evime gelmem gece ikiyi bulmuştu. Demek ki sadece iki saat uyumuştum, ki bunun da ne kadarının kaliteli olduğu tartışmaya açıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İrlandalı
RomanceWattpadRomanceTR Aksiyon/ Macera listesindedir❤️ Kehanetlere inanır mısınız? Sabahın erken saatlerindeki boş sokakta kadının sesi yankılandı "......bugün Londra'ya dönersen, kaderindeki kızla, olması gerektiği zamandan önce karşılaşacaksın. Karşılaş...